26 Ocak 2010 Salı

Genital Organ Sarkmaları

Genital organ sarkmaları çoğunlukla ileri yaştaki kadınlarda ve doğum yapan kadınlarda görülebilir. Çok sayıda doğum yapmak, öksürüğe neden olan akciğer hastalıkları, karındaki basıncın artması ve obezite gibi rahatsızlıklarda genital organ sarkmaları görülür. Bu rahatsızlık olan hastalarda, idrar kaçırma, idrar yapamama, vajende basınç gibi şikayetler görülebilir.En çok görülen şikayetlerden

23 Ocak 2010 Cumartesi

Üst Solunum Yolu Enfeksiyonlarında Havale Riski

Boğaz ve kulak enfeksiyonlarının görüldüğü üst solunum yolu enfeksiyonlarının, ateşli havale ya da buna bağlı gelişen nöbetlere yol açabileceği belirtildi.
Uzmanlar, havale öncesi gelişme geriliği olan çocuklarda havalelerin daha sık ve uzun süreli olabileceği, nöbetlerde bilinç kaybı, gözlerde kayma, morarma, kasılma ve gevşemelerin görülebileceği uyarısında bulundu.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Serdaroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 38 derecenin üstünün yüksek ateş olarak kabul edildiğini ve 39 derecenin üzerine çıkan yüksek ateşin de ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi.

Kişide bilinç ve davranış değişikliğinin tıpta ''Havale'', enfeksiyon sırasında ateşli dönemlerde görülmesi halinde ise ''Ateşli havale'' olarak tanımlandığını anlatan Serdaroğlu, ''Ateş, havaleden önce mevcut olabildiği gibi havale sırasında ya da havaleden sonra da görülebilir. Genellikle süt çocukluğu ve oyun çocukluğu döneminde, başka bir deyişle 5 ay-5 yaş arasında görülür'' dedi.
Serdaroğlu, ateşli havale ya da buna bağlı gelişen ateş yükselmesinin (nöbetler), daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarında izlendiğini belirterek, ''Örneğin, boğaz ve kulak enfeksiyonlarında görülür. Daha az sıklıkla idrar yolu ve bağırsak enfeksiyonlarında izlenir. Ateşli havalelerin yaklaşık yüzde 95'i enfeksiyonun ilk 24 saatinde görülür. Çocuk, 5-10 gün ateşli olabilir ancak havale riski 1-2 gündür'' diye konuştu.

-''RİSK FAKTÖRLERİ EPİLEPSİ OLASILIĞINI ARTIRIYOR''-

Ateşli havalelerin iki şekilde görüldüğünü anlatan Serdaroğlu, şunları kaydetti:
''İki şekilde görülebilir. En sık olanı basit havalelerdir. Bu tipte tüm vücutta kasılma ve gevşemeler olur. 15 dakikadan kısa sürer. Daha az sıklıkta olanı karmaşık ya da başka bir deyişle kompleks tipidir. Bu tipte nöbetlerde çocuğun vücudunun bir kısmında kasılma ve gevşemeler olur. 15 dakikadan uzun sürer. Fizyolojik belirtiler, hastaya göre değişiklilik gösterir. Sadece bilinç bozukluğu olabilirken, bilinç kaybı gözlerde kayma, morarma, kasılma ve gevşemelerle seyredebilir. Havale öncesi gelişme geriliği olan çocuklarda havaleler daha sık ve uzun süreli olabilir.''

GÜ Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdaroğlu, karmaşık nöbetler varlığında yani düşük ısıda havale geçirilmesi, ailede epilepsi varlığı, beyin elektrosunun anormal olması, çocuğun zihinsel ve motor gelişiminin geri olması, nöbetin 15 dakikadan uzun sürmesi, vücudunun yarısında nöbet aktivitesinin olmasının önemli risk faktörleri olduğunu vurgulayarak, ''Risk faktörleri çoğaldıkça epilepsi riski de artmaktadır. Eğer risk faktörleri çok ise birkaç yıl sonra ateşsiz nöbetler yani epilepsi gelişebilir'' uyarısında bulundu.
Ateşli havalelerin beşte birinin genetik olduğunu anlatan Serdaroğlu, çocukların yakın akrabalarında ateşli havale öyküsü aranması gerektiğini ve karmaşık tipli ateşli havale geçiren çocuklarda beyin elektrosu (EEG) çekilmesinin uygun olduğunu bildirdi.

Ayşe Serdaroğlu, çocukların Sağlık Bakanlığı aşı takviminde yer alan tüm aşıları yaptırmaları gerektiğine de işaret ederek, ailelere çocuklarını enfeksiyondan korumaları ve enfeksiyon durumunda gerekli tedavinin verilmesini sağlamaları, havale durumunda çocuğun yan yatırılması, giysilerinin çıkarılarak ateşinin düşürülmeye çalışılması, ağzı açıksa dişlerinin arasına bir bez parçası konularak çocuğun dilini ısırmasının önlenmeleri yönünde tavsiyede bulundu. (AA)

Çocuk Gelişiminde Kardeşler Anne Baba Kadar Önemli

Çocuk gelişiminde kardeşlerin de anne-baba kadar önemli olduğu bildirildi.
Amerikalı bilim adamlarının yaptığı araştırma, çocukların anne ve babalarından olduğu kadar kız ya da erkek kardeşlerinden çok şey öğrenebileceklerini, bu nedenle kardeşlerin çocuk gelişimi üzerindeki öneminin hafife alınmaması gerektiğini ortaya koydu.
İngiliz Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan araştırmaya göre ebeveynler, sosyal kurallar hakkında çocukları üzerinde daha etkili olurken, kardeşler "sokakta" davranış biçimi konusunda rol oynuyor.
Kardeşlerden öğrenilenler arasında okulda ve arkadaş çevresinde nasıl davranılması gerektiği konusu ön sırada yer alırken, küçüklerin büyüklerden sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları edinme ihtimali de bulunuyor.

Illinois Üniversitesiden profesör Laurie Kramer, çocukların günün büyük bölümünü geçireceği sosyal çevreye daha yakın olmaları nedeniyle kardeşlerin çocuk gelişimine katkılarının gözden kaçırılmaması gerektiğinin altını çizdi. Kramer, ebeveynlerin yapabileceği en önemli işlerden birinin, en başından kardeşler arasında dayanışmayı artırmaya yardım etmek olduğunu kaydetti.

Ailenin İlgisi Lösemide Daha Önemli

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Pediatrik Hematoloji Bölüm Dalı Başkanı Prof. Dr. Ümran Çalışkan, lösemi (kan kanseri) hastası çocuğun hastalığı kabullenmesi, tedaviye uyumu ve sosyal ilişkilerinin iyi olması için aile desteğine ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Ümran Çalışkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukluk çağı lösemisinin ailenin her ferdini etkileyen bir hastalık olduğunu bildirdi.
Aile bireylerinden birine lösemi tanısı konulması halinde diğer aile bireylerinin birbirine kenetlemesi gerektiğini ifade eden Çalışkan, şunları kaydetti:

''Lösemi hastası çocuğa sahip ailelerin önce hastalığı kendileri kabullenmeli. Bu durum ne kadar iyi olursa çocuğun hastalığı kabullenmesi, tedaviye uyumu ve sosyal ilişkileri o kadar iyi olur. Tedavi sürecinde anne ve babada stres ve davranış problemleri varsa benzer şeylerin çocukta da görülmesi, çocuğun aileden etkilenerek ümitsizliğe kapılması ve tedaviye olumlu yanıt vermemesi mümkündür. Çocuklar ailelerinin davranışlarını taklit ederler. Hastalığı kabullenemeyen çocukların, tedaviye olumlu yanıt veremedikleri ve hayatlarını kaybettiklerini gördük. Ailenin tedavi sürecinde çocuklarının yanında bulunması oldukça önemlidir.''
Prof. Dr. Çalışkan, tedavi sürecinde çocuğun dikkatinin başka yöne çekilmeye çalışılarak çocuğun stresinin en aza indirgenmesi gerektiğini belirterek, ''Aile çocuğa şefkatini göstermeli ve onun hoşlandığı şeyleri yapmaya gayret etmeli. Çünkü ufacık bir ayrıntı onu hayata bağlayabilir. Çocuğa üzüntü, keder hissettirilmemeli'' diye konuştu. (AA)

19 Ocak 2010 Salı

Boğaz ve Kulak Enfeksiyonunda Havale Riski

Ateşli havale ya da buna bağlı gelişen ateş yükselmesinin daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarında izlendiği belirtildi.

Boğaz ve kulak enfeksiyonlarının görüldüğü üst solunum yolu enfeksiyonlarının, ateşli havale ya da buna bağlı gelişen nöbetlere yol açabileceği belirtildi.

Uzmanlar, havale öncesi gelişme geriliği olan çocuklarda havalelerin daha sık ve uzun süreli olabileceği, nöbetlerde bilinç kaybı, gözlerde kayma, morarma, kasılma ve gevşemelerin görülebileceği uyarısında bulundu.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Serdaroğlu, yaptığı açıklamada, 38 derecenin üstünün yüksek ateş olarak kabul edildiğini ve 39 derecenin üzerine çıkan yüksek ateşin de ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi.

Kişide bilinç ve davranış değişikliğinin tıpta ’’Havale’’, enfeksiyon sırasında ateşli dönemlerde görülmesi halinde ise ’’Ateşli havale’’ olarak tanımlandığını anlatan Serdaroğlu, ’’Ateş, havaleden önce mevcut olabildiği gibi havale sırasında ya da havaleden sonra da görülebilir. Genellikle süt çocukluğu ve oyun çocukluğu döneminde, başka bir deyişle 5 ay-5 yaş arasında görülür’’ dedi.

Serdaroğlu, ateşli havale ya da buna bağlı gelişen ateş yükselmesinin (nöbetler), daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarında izlendiğini belirterek, ’’Örneğin, boğaz ve kulak enfeksiyonlarında görülür. Daha az sıklıkla idrar yolu ve bağırsak enfeksiyonlarında izlenir. Ateşli havalelerin yaklaşık yüzde 95’i enfeksiyonun ilk 24 saatinde görülür. Çocuk, 5-10 gün ateşli olabilir ancak havale riski 1-2 gündür’’ diye konuştu.

GÜ Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdaroğlu, karmaşık nöbetler varlığında yani düşük ısıda havale geçirilmesi, ailede epilepsi varlığı, beyin elektrosunun anormal olması, çocuğun zihinsel ve motor gelişiminin geri olması, nöbetin 15 dakikadan uzun sürmesi, vücudunun yarısında nöbet aktivitesinin olmasının önemli risk faktörleri olduğunu vurgulayarak, ’’Risk faktörleri çoğaldıkça epilepsi riski de artmaktadır. Eğer risk faktörleri çok ise birkaç yıl sonra ateşsiz nöbetler yani epilepsi gelişebilir’’ uyarısında bulundu.

Ateşli havalelerin beşte birinin genetik olduğunu anlatan Serdaroğlu, çocukların yakın akrabalarında ateşli havale öyküsü aranması gerektiğini ve karmaşık tipli ateşli havale geçiren çocuklarda beyin elektrosu (EEG) çekilmesinin uygun olduğunu bildirdi.

Ayşe Serdaroğlu, çocukların Sağlık Bakanlığı aşı takviminde yer alan tüm aşıları yaptırmaları gerektiğine de işaret ederek, ailelere çocuklarını enfeksiyondan korumaları ve enfeksiyon durumunda gerekli tedavinin verilmesini sağlamaları, havale durumunda çocuğun yan yatırılması, giysilerinin çıkarılarak ateşinin düşürülmeye çalışılması, ağzı açıksa dişlerinin arasına bir bez parçası konularak çocuğun dilini ısırmasının önlenmeleri yönünde tavsiyede bulundu.

Damak Tadından Vazgeçmeden Zayıf Kalmanın Tüyoları

Yemeklerle ilgili yapılacak küçük değişikliklerle daha az kalori almak mümkün...

Dünya nüfusu giderek şişmanlıyor...

Öyle ki obezite artık salgın olarak kabul ediliyor..

Toplumun büyük bir kesimi özellikle de kadınlar zayıf kalmak için pek çok yol deniyor...

Restorantlar da bu durumun farkına varmış olacaklar ki yemekleri daha az kalori ile müşterisine sunuyor ve genelde zeytinyağlı yemekleri tercih ediyorlar. Yemekler arasında: Zeytinyağlı yaprak sarması, harşlanmış sebzeler, yoğutlu patlıcan yani hepsi az yağlı ve sağlıklı...

Aslında evde yemek pişirirken bazı ufak değişikliklerle kalorileri azaltmak mümkün.

İşte damak tadından vazgeçmeden zayıf kalmanın tüyoları...
* Öncelikle kızartma tencelerinizden kurtulun,
* Salatanıza yağ koyduğunuz şişenin ucuna küçük damlalıklar koyun,
* Düdüklü tencerenizi ve fırını yemek pişirmede daha sık kulllanın.
* Normalde 600 kalori olan "karnıyarık" yemeğini, patlıcanları kızartarak değil çok az yağlı suda haşladıktan sonra içini doldurduktan sonra fırınlayarak 150 kaloriye düşürebilirisiniz.

Pirinçunu Yerine Kırık Pirinç ve Tatlandırıcı Kullanın
Örneğin sütlacın da daha az kalorili olması için pirinçunu yerine kırık pirinç ile pişirebilir, tatlandırıcı kullanabilirsiniz.

Ayrıca uzmanlar düdüklü tencerenin ve fırının yemek pişirmede daha sık kulllanılması gerektiği konusunda da hemfikir.

Finlandiya Sigarayı Tamamen Yasaklıyor

Yeni yasa tasarısında tütün ürünlerinin raflardan tamamen kaldırılmasını planlayan Finlandiya, sigarayı tamamen yasaklayan ilk ülke olacak.

Finlandiya hükümeti, sigarayı tamamen yasaklayan ilk ülke olmaya hazırlanıyor. Yeni yasa tasarısında tütün ürünlerinin raflardan tamamen kalkması planlanıyor.

Ülkede tütün ürünlerine karşı yasaların daha da sertleştirilmesi planlanıyor.

İlkbahara kadar yürürlüğe girmesi beklenen yeni yasa ile özel araçlarında bile eğer 18 yaşından küçük biri varsa sigara yasağı öngörülüyor.

Finlandiya Sağlık Bakanlığı, yeni yasa tasarısının sigaradan kesin olarak "kurtulmayı" öngördüğünü belirterek, bunun tütün üreticilerine karşı bir savaş değil, halkın sağlığıyla ilgili bir durum olduğunu açıkladı.

Tütün üreticileri hükümetin kararına karşı resmi şikayette bulunmayı düşünüyor.

Bu arada, halkın sigara tiryakisi olan yüzde 20’sinin çoğunluğu da hükümetin kararını destekliyor.

Cinsel IQ Hesaplama Testi

Avrupada ünlü seksolog doktor olan Carmita Abdı, erkeklerin tamin ve mutluluğunu ölçen 10 soruluk bir IQ testi hazırladı.Bu testi erkekler için hazırlamıştır. Cevaplarda puanlama sistemi uygulanacak. Puanlama listesi;Hiçbir zaman : 1Nadiren : 2Zaman zaman : 3Çoğu zaman : 4Her zaman : 5 puanolarak belirlenmiştir. Puanların toplamını 2 ile çarparak yüz üzerinden cinsel IQ puanınız ortaya çıkıyor.

5 Ocak 2010 Salı

Yaş gruplarına göre bayanlara beslenme önerileri

Eğer beslenme tarzınızı ve besin seçimlerinizi özellikle yaşınıza göre akılcı seçimlerle çeşitlendiremezseniz demir eksikliği kansızlığından, kemik kırılganlığı artışına (osteoporoz) kadar pek çok sorunla karşılaşmanız kaçınılmazdır.

Kadınların yaş grupları, bedensel aktivite düzeyi, metabolizma hızı ve hastalık risklerine bağlı olarak ne gibi besin unsurlarını tüketmelerinin uygun olacağını inceleyen pek çok araştırma yapılmaktadır. Belirli yaş grubundaki kadınların hangi besin unsuruna öncelik vermeleri gerektiğini merak ediyor musunuz?


11-13 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
Genç kızların, beslenmelerinde öncelik süt ve süt ürünlerindedir. Ergenliğin bu erken dönemlerinde yeterli miktarda kalsiyumun besinlerle alınması, yaşamın daha sonraki dönemlerindeki sağlıklı kemiklerin temelidir.

Kalsiyumun ve temel aminoasitlerden zengin, biyolojik değeri yüksek proteinin, güvenilir kaynakları olan yağı azaltılmış süt, peynir ve yoğurt bu yaş grubundaki genç kızların en önemli besinidir.

Süt yerine şekerli meşrubatlar veya hazır meyve konsantreleri kullanılmamalıdır. Kalsiyumla zenginleştirilmiş taze meyve suları, ıspanak, biber, brokoli gibi kalsiyum zengini yeşil sebzeleri bu yaş grubu çocuklarınızın beslenmesine mutlaka dahil edilmelidir.

13-18 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
13-18 yaş grubundaki genç kızlar için adet dönemlerinde kaybettikleri mineral miktarının, özellikle demirin dengelenmesi öncelik taşımaktadır.

Periyotlarda kaybedilen demiri dengelemek için demirden zengin yağsız kırmızı et, deniz ürünleri ve sebze-meyveler beslenme listesine ilave edilmelidir. Bu yaş grubundaki genç kızların günde ortalama 15 miligram demir almaları gerekmektedir.

Vejetaryen beslenmeyi seçen genç kızlarınızın demir ihtiyacını, tahıllarla ve demirle zenginleştirilmiş kahvaltı gevrekleriyle karşılamalarına özen göstermelisiniz.

18-25 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
18-25 yaş grubundaki kadınların beslenme önceliği ise yeterli C vitamini alınmasıdır. Özellikle fast- food bağımlılığı, alkol ve sigara kullanımı gibi zararlı alışkanlıklar söz konusuysa, yeterli miktarda C vitamini kullandığınızdan emin olmalısınız.

Taze meyve ve sebzeler C vitamininin en değerli kaynaklarıdır. Yeterli miktarda C vitamini alınması demirin emilmesine de yardımcı olacaktır. Bu yaş grubunda da yeterli miktarda kalsiyum aldığınızdan emin olmalısınız.

25-30 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
Bu yaş grubunda iseniz ve özellikle hamile kalmayı düşünüyor ya da hamileyseniz, folik asit alımınızı artırmanız şarttır. Hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince yeterli miktarda folik asit almayan kadınlarda doğum defektlerine sahip çocuklara ilişkin riskler yüksektir.

Folik asit ihtiyacını yeşil yapraklı sebzelerle, pek çok meyve ve özellikle portakal suyuyla, bakliyatlarla karşılayabileceğiniz gibi, 400 mcg’lık folik asit destekleri ile de giderebilirsiniz.

30-35 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
Bu yaş grubu kadınlarda öncelik, antioksidan gücü yüksek olan besinlere verilmelidir. Antioksidan kapasitesi yüksek bir beslenme tarzı, sadece sizin genç ve sağlıklı bir görünüm kazanmanıza yardım etmekle kalmaz, bağışıklığınızı güçlendirir, enerji düzeyinizi yükseltir. İyilik hissinizi artırır ve pek çok hastalıktan sizi korur. Antioksidan gücün olağanüstü yararından faydalanmak istiyorsanız özellikle taze ve renkli sebze ve meyvelere yönelmeye özen göstermelisiniz.

‘En kırmızılardan’ karpuz- domates, pembe greyfurtla likopen, ‘en sarılardan’ kayısı, mango, havuçla karotenoid, ‘en mor kırmızılardan’ siyah dut, vişne, kiraz ve üzümle proantosiyanidin alacağınızı asla unutmamalısınız.

40-45 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
40-45 yaş dönemindeki kadınların önceliği toplam kalori alımlarını azaltmaları, daha az yağ ve daha bol posa tüketmeye özen göstermeleridir. 40′lı yaşlara geldiğinizde gençlik günlerinizdeki kadar çok kaloriye ihtiyacınız yoktur.

Metabolizmanız her 10 yılda bir %2-4 oranında yavaşlamaktadır. Metabolizmanızdaki bu azalmayı dikkate almaz, yüksek kalorili beslenme alışkanlığını sürdürürseniz kilo almanız kaçınılmazdır. Kalori alımınızı sınırlamaya daha az yağ tüketmekle başlamalısınız.

Meyve, sebze ve tahıldan zengin beslenme biçimi hem yağ alımınızı azaltacak, hem de düşük kalorili ve yüksek posalı bir diyeti size temin edecektir.

Bu yaş grubunda, balığın ve yarım yağlı ya da yağsız süt ürünlerinin gençleştirici ve güçlendirici etkilerinden de yararlanmalısınız. Tükettiğiniz besinlerin daha az kolesterol içermesine özen göstermeye bu dönemde başlamanızda yarar var.

45-50 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
45-50 yaş grubundaki bayanların önceliği Omega-3 temel yağ asitleri olmalıdır. Bu yaş grubundaysanız diyetinizin doymuş yağ ve kolesterolden fakir, Omega-3 yağ asitlerinden zengin olan deniz ürünleri, soya ve soya ürünleri, ceviz, fındık gibi kuruyemişleri ihtiva etmesine özen göstermelisiniz.

Bitkisel Omega-3 kaynakları olan keten tohumundan ve keten tohumu yağından (flax seed oil), cevizden, ceviz yağından ve semizotundan yararlanmayı unutmayın. Yeterince Omega-3 yağ asidi alabilmek için bizim öncelikli önerimiz; Omega-3 yağ asitlerinin en iyi kaynağı olan balığı haftada 2-3 kez 100-150 gram tüketmenizdir.

50-60 yaş grubu bayanlara beslenme önerileri..
50-60 yaş grubunda yer alıyorsanız, gençlik yıllarınıza dönmeli, kalsiyum ihtiyacınızı yeterince karşılayıp karşılamadığınıza dikkat etmelisiniz. Bu yaş grubunda zayıflayan ve yorgun düşen kemiklerinizin kalsiyum ihtiyacı fazlaca artmaktadır.

Bu dönem daha az kalorili beslenmeniz, daha az yağ tüketmeniz, zeytinyağından yararlanmanız, antioksidan zengini sebze ve meyvelere öncelik vermeniz için harika bir zamandır. Soyalı yiyecekler, keten tohumu ve tahıllar bu dönemde düşen hormon seviyelerinizi desteklemeniz için yararlı olabilecek besinlerdir.

60 yaş üstü bayanlara beslenme önerileri..
60 yaş sonrasında beslenme çok daha fazla önem kazanmaktadır. B vitamini yanında kalsiyumdan da yeterli; temel yağ asitlerinden, temel amino asitlerden ve posadan zengin bir beslenme tarzı oluşturmalısınız. Beslenme biçiminiz hipertansiyon, şeker hastalığı, ateroskleroz gibi genel sağlık sorunlarınıza göre size özel planlanmalıdır. Olanak varsa beslenme planınızı oluştururken, bir uzman doktor ve beslenme uzmanıyla işbirliği yapmanızı öneriyoruz.

Mutlu bebekler için 5 ipucu

Sizin için çok değerli bir varlık olan ve hayatınıza ayrı bir renk, farklı bir tat getiren bebeğinizi mutlu etmenin yollarını biliyor musunuz? İşte uzmanların mutlu bebek için tavsiye ettikleri 5 ipucu…

1. Bebeğinizle birlikte oyun oynamak onun için en büyük mutluluktur. Onunla içinizden geldiği gibi oyun oynayabilirsiniz. Bu hem sizi hem de onu son derece mutlu eder. Onu günlük yaşamınızın içine katabilir, birlikte alışverişe çıkabilir, pusetiyle gezdirebilirsiniz. Sizin rahat ve sakin olmanız bebeğinize de yansır. Yumuşak, parlak renkli oyuncaklar onların mutlu olmalarını sağlar.


2. Banyo saatleri bebekler için rahatlatıcı ve eğlenceli olabilir. Ancak bazı bebekler banyodan korktukları için sorun çıkarabilir. Oysa uzmanlar bunun anneden kaynaklanabileceği görüşünde. Anne bebeğini yıkamaktan korkuyor olabilir, sinirli hali bebeğe yansıyabilir. Olaya sakin yaklaşırsanız hem bebeğiniz hem de siz banyo saatlerinden keyif alabilirsiniz.

3. Uyku bebeğin beslenmekten sonra ikinci önemli ihtiyacıdır. Uykusu gelen bir bebek huzursuzluğuyla bunu belli eder. Yorulup uykusu gelen bebeğinizi hemen uyutmaya çalışmak en iyisidir. Büyüdükçe yanına sevdiği bir oyuncağını alıp yatmaktan hoşlanan bebeğiniz, oyuncağını alıp yanınıza geldiyse uyumak istiyor olabilir. Mesajı doğru alırsanız onu mutlu edersiniz.

4. Anneler bebeklerinin sevdikleri yiyecekleri bilirler. Zaten bebekler sevdikleri gıdaları kabul edip sevmediklerini reddeder. Yemek konusunda onu zorlamaz, onunla işbirliği yaparsanız yemek saatleri “mutlu saatler” e dönüşür.

5. Bebeğiniz ilk aylardan itibaren sizin ilginize muhtaçtır. Birlikte geçirdiğiniz dakikalarda ona söyleyeceğiniz sevgi dolu cümlelere cevap veremese bile bu diyalog onu mutlu eder. Onunla konuşurken ara verip size kendince cevap vermesini bekleyin. Bir bakışla, bir gülücükle mutlaka size cevap verecektir.

Çocuklara boşanma kararı nasıl açıklanmalı?

Uzmanlar, boşanmaya karar veren çocuklu eşlerin aldıkları bu kararı çocuklarına açıklarken dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyarıyor…

Özellikle şu konularda çok dikkatli olmalısınız:

- Ayrılık kararınızı çocukların yaş dönemlerine uygun cümlelerle açıklamak.

- Anne ve baba olarak sorumluluklarınızın değişmediğini her zaman onu seveceğinizi hissettirmek.

- Görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermek.


- Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyuyorlar. Nerede yaşadığı, ne hissettiği ile ilgili soruları olabilir. Bunları dikkatle dinleyip tatmin edici cevaplar vermeye çalışmak.

- Anne ve babaların kendi aralarındaki sorunları çocukların önünde konuşmamalarına özen göstermeleri gerekir.

- Okul, sağlık sorunları gibi konularda her iki ebeveynin de işbirliği yapmaları çok önemlidir.

- Çocuklar boşanma sırasında terk eden veya ihmal eden ebeveyni de özlerler. Mutsuzluk, içe kapanma, reddetme yoğun yaşanan duygulardır. Babası tarafından ihmal edilen bir erkek çocuk kendisini şekillendirmeye yardımcı olacak modelini de kaybetmiş olur.

- Kız çocuklar için ise diğer cinsiyetle ilişkisi oluşturmakta güçlükler yaşadıkları gözlemlenir.

Boşanma sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?

Boşanma ve sonrasında yaşananlar, çocuğun gelişimini etkileyecek bir sürecin başlamasına neden oluyor. Ebeveynlerin bu sürece nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrasındaki durumları, çocukların gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Boşanma kararını kesin olarak alan anne-babalar, bu konuyu çocuğa açıklamak için en doğru ortamı nasıl belirlemeli?

Bu kararı açıklamadan evleri ayırmamak gerekir. Ebeveynlerin sakin ve kontrollü olması ve ortak bir dille anlatması uygun olur. Çiftler ayrı yaşamayı deneyecek bile olsalar bunun bilgisini mutlaka çocuğa vermelidir.

Çocuğa bu konu nasıl ve hangi dille anlatılmalı?

Bulunulan durum ve bundan sonraki yaşam şekli açıklayıcı cümlelerle anlatılmalı. Ayrıca, çocukların konuşma sırasındaki soruları ya da itirazları, hissettikleri konusunda bilgi veriyor.

Boşanma kararını açıklarken çocuğun yaşı önem taşıyor mu?

Okul öncesi dönemlerde yaşanan boşanmalarda çocuklar evden giden ebeveynin onu terk ettiğini ve bu durumun sorumlusunun kendisi olduğunu düşünüyor.

Düzenli görüşmeler yapılması ve çocuğun evden giden ebeveynle duygusal duyumunun olması bu sürecin olumsuz etkilerini azaltıyor. Açıklama yapılacak çocuğun yaşı ne kadar küçükse o kadar somut bilgiye ihtiyacı oluyor. Bir ergen için hayat ile ilgili ciddi değişiklik yaşıyor olması fikrini daha küçük yaşlardaki çocuk terk edilmek olarak algılayabiliyor.

Diş iltihaplanmaları erkeklerin cinsel performansını düşürüyor

Diş iltihabı problemi tüm erkeklerin cinsel hayatını olumsuz etkileyen hastalıkların başında geliyor. Uzmanlar, kalp sorunlarına ve kasık problemlerine neden olması nedeniyle diş iltihaplanmalarının erkeklerde cinsel problemlere neden olduğunu belirtiyor.

Diş, ağız, sindirim ve solunum yollarının başlangıcı olması nedeniyle genel vücut sağlığı açısından önem taşıyor. Diş enfeksiyonu kalp kapakçığında problemlere yol açıyor, böbrekleri etkiliyor, gözde körlüğe kadar birçok hastalığa sebep oluyor. Diş çürükleri ve iltihabı sadece dişleri değil vücudun bütün organlarını tehdit ediyor.

Çene gelişimini engelliyor
Bazı diş enfeksiyonları, kalp ve akciğer boşluğuna kadar yayılarak hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabiliyor. Çürüyen dişlerin düşmesi veya çekilmesi çene gelişimini de etkiliyor.

Kalp sorunlarına neden oluyor
Diş ve dişeti iltihabının tetiklediği ve iltihabın neden olduğu rahatsızlıklar vücudun direncini düşürüyor. Özellikle erkeklerde damar sertliğine, kalp rahatsızlığına, kasıklarda problemlere yol açabiliyor. Bu durumda cinsel hayatı dahi etkiliyor. Yataktaki performanslarını düşürüyor.

Diş korkusunu yenmek gerek
Genelde dişçi koltuğundan korkulur ve diş ile ilgili sorunlar ertelenir. Uzmanlar, “Diş korkusunu 7’den 70’e herkes yaşar. Teknolojinin ve tıp dünyasındaki gelişmeler sayesinde bu korkuya yer yok. Bilinçli sedasyon adı altında uygulanan yöntem sayesinde her türlü diş müdahalesini kolaylıkla atlatabilirsisiniz.” diyor.

AIDS virüsünün bulaşmasını önleyen aşı geliştirildi

Uzmanlar, AIDS virüsünün bulaşmasının önlenmesine yardımcı olacak aşının geliştirildiğini bildirildi. Tayland’da 16 bin gönüllünün katıldığı deneyde aşının virüsün bulaşma riskini yüzde 31 oranında azalttığı belirtildi.

Amerikan ordusu ve Taylandlı yetkililerin Bangkok’ta düzenledikleri basın toplantısında, Tayland’da 16 bin gönüllünün katılımıyla yapılan deney sonucu aşının, ölümcül AIDS virüsünün bulaşma riskini yüzde 31 oranında azalttığı açıklandı.


Yetkililer, dünyanın en kapsamlı aşı denemesi olan deneye katılan 18-30 yaş aralığında, HIV testi negatif olan Taylandlı heteroseksüel kadın ve erkeklerin 3 yıl boyunca takip edildiğini, sonuçta, aşı yapılan 8197 denekten 51′inin, aşı yapılmayan 8198 denekten 74′ünün AIDS virüsü kaptığını kaydetti.

Daha önce denenen iki aşının birleşiminden oluştuğu belirtilen aşı, Amerikan ordusunun sponsorluğunda, Amerikan Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü ve Tayland Kamu Sağlığı Bakanlığı tarafından yürütülen çalışma sonucunda elde edildi.

Enstitü Müdürü Dr. Anthony Fauci, aşının yolun sonu olmadığına dikkati çekti, ancak elde edilen sonuçtan dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Fauci, “Bu sonuçların geliştirilmesi ve daha etkili bir AIDS aşısı elde edilmesi ihtimali hakkında tedbirli bir iyimserlik içindeyim. Bu yapabileceğimiz bir şey” diye konuştu.

Amerikan ordusunda görevli Albay Jerome Kim de deneme sonucu elde edilen başarı oranının çok yüksek olmamasına rağmen aşının, “güvenli ve etkili bir koruyucu aşı elde edilebileceğinin ilk kanıtı” olduğunu söyledi.

105 milyon dolara mal olan çalışmayla ilgili detaylı bilgilerin ekim ayında Paris’te yapılacak bir konferansta açıklanacağı kaydedildi.

Çalışmanın, Tayland’da daha önce bu konuda yapılan çok önemli bir araştırma yüzünden bu ülkede yapıldığı, Tayland hükümetinin de çalışmayı kuvvetle desteklediği bildirildi.

Dünya genelinde her gün 7500 kişi AIDS virüsü kapıyor. 2007 yılında 2 milyon kişi AIDS yüzünden hayatını kaybetti.

1 Ocak 2010 Cuma

Sıcak Çay ve Kahve İçmek Kanser Riskini Arttırıyor

Yemek borusu kanserlerinin, tedavi edilmemesi halinde ölümcül bir etkiye sahip olabileceğini kaydeden uzmanlar, sıcak çay başta olmak üzere çok sıcak sıvı tüketiminin sakıncalarının olduğu konusunda uyarılarda bulundu.

Gümüşhane İl Sağlık Müdür Yardımcısı Op. Dr. H. Volkan Kara, çok sıcak çayın yemek borusu kanserine yakalanma riskini artırdığını belirtti.

Yemek borusu kanserine çay gibi sıcak içeceklerin yanı sıra aşırı alkol, sigara, nitrat, nitrit, uyuşturucu kullanımı, salamura yiyeceklerdeki mantar toksinlerin de sebep olacağını belirten Dr. Kara, şu açıklamayı yaptı:


“Günümüzdeki birçok kanser türü gibi yemek borusu kanseri de çevresel etkenlerle yakından ilişkilidir. Bunların başında sigara içmek yer alır. Özellikle alkol kullanımı ve aşırı sıcak içecekler de bu oranı daha fazla artırıyor. Sık ve aşırı sıcak sıvı tüketimini en uygun seviyeye indirmemiz lazım.”

Çayı ve kahveyi 70 dereceden sıcak içmenin kanser riskini 8 kat artırdığını vurgulayan Dr. Kara, “Çayı ve kahveyi çok sıcak içmeyin. Sıcak içeceklerin yeterince soğumasını bekleyerek, yemek borusu kanserlerinde ciddi azalma sağlayabilirsiniz.” diye konuştu.

Sağlıklı ve Seksi Olmak Hissetmek İçin Tavsiyeler Öneriler

Uzmanların tavsiye ettiği 35 pratik öneri ile yaşam kalitenizi artırabilirsiniz. Daracık jean pantolonlarınızın içine zorlanmadan girmek için potasyum yüklü yiyecekler yiyin, ağrı kesicilerin etkisini artırmak için değişik markalar kullanın, ofisinize gül ve zambak koyun. İşte bütün öneriler…

1. Canlanmak ve kendinizi daha enerjik hissetmek için sırt üstü yatın ve ayaklarınızı havaya kaldırın. Böylece kan akışı başınıza doğru hızlanacak ve beyninize daha fazla oksijen ulaşacak.

2. 5, 10, hatta 20 yıl sonra nasıl olacağınızı düşünün. Geleceğe dair hayaller kurmak kendinizi iyimser ve mutlu hissetmenizi sağlayacak.

3. Egzersiz yaparken gereğinden fazla kardiyo çalışması yapmak, kaslara zarar verebilir. Bu nedenle başta 30 dakika ağırlık çalışıp sonra 20 dakika kardiyo çalışın.

4. Dişinizin beyazlığı için sitrik ve tartarik asitli sodalardan ve buzlu çaydan uzak durun

5. Dudak parlatıcısı olarak 15 koruma faktörlü olanları tercih edin.

6. Sizin için önemli olan bir tarihi hatırlamak için o bilgiyi okurken sakız çiğneyin. Çünkü sakız çiğnerken beyne doğru olan kan akışı hızlanır ve bu da hatırlama gücünüzün yüzde 40 oranında artmasını sağlar.

7. Alkol aldıktan sonra ertesi gün kendinizi kötü hissetmek istemiyorsanız içmeden önce fındık, ton balığı ve tahin gibi yağlı yiyecekler tüketin. Yağ, vücudunuzun alkolü emişini yavaşlatacak ve siz de bu sayede ertesi gün daha rahat olacaksınız.

8. Eğer sık sık vajinal mantar enfeksiyonlarına yakalanıyorsanız dantel dokulu ve sentetik iç çamaşırlarından uzak durun.

9. Sürekli bilgisayar kullanımının gözünüze zarar vermesini önlemek için her birkaç saatte monitörden uzak bir noktaya bakın, yavaşça gözlerinizi kapatıp açın. Bunu üç kere tekrar edin. Daha sonra göz bebeklerini önce sağa sonra sola kaydırarak aynı hareketleri üç kez daha tekrarlayın.

10. Isırarak elma, havuç ve salatalık yerseniz nefesinizi tazelemiş olursunuz. Bu temizleyici yiyecekler tıpkı diş macunu gibi ağız kokusuna sebep olan bakterileri ağızdan uzaklaştırır.

11. Araştırmalar, vücuttaki östrojen seviyesinin sigaradan alınan zevki artırdığını gösteriyor. Sigaraya karşı aşırı bağımlılığınız yoksa ve sosyal içiciyseniz bu alışkanlığınızdan adet dönemlerinizden iki hafta önce kurtulabilirsiniz. Çünkü bu dönemde bu hormon en alt seviyeye düşer.

12. Soğuk algınlığı ya da grip mikrobundan uzak durmak için hapşıran ya da öksüren bir kişiden uzak durmaya çalışın.

13. Ofisteki masanıza zambak, gül gibi kokulu çiçekler koymayı ihmal etmeyin. Bu bitkilerin kokuları beyin kimyanızı etkiler ve kendinizi çok daha iyi hissetmenizi sağlar.

14. Zihninizi açmak ve kendinizi daha iyi hissetmek için bir fincan kahve için. Kafein, kendinizi mutlu hissetmenizi sağlayan seratonin ve dopamin hormonlarının daha fazla salgılanmasını sağlar.

15. Jean’inizin içine giremiyorsanız şeftali, muz gibi potasyum yüklü yiyecekler yiyin. Potasyum vücuttaki suyun atılmasını sağlar.

16. Nane, yeşil elma veya muz yağını üç kez koklayarak içinize çekin. Bu aromalar iştahınızı keserek zararlı yiyeceklerden uzak durmanızı sağlar.

17. Günde en az 15 litre su için. Taze ve parlak bir cildin sırrı bol su içmektir.

18. Erkek arkadaşınızın evinde ilk defa kalacaksanız ve diş fırçanız yanınızda yoksa parmağınızı fırça gibi kullanmayı deneyebilirsiniz.

19. Genel sağlık kontrolü için tırnaklarınızı her ay bir kere kontrol edin, bakımlarını ihmal etmeyin. Tırnakların kolay bir şekilde kırılması demir ya da protein eksikliğine işaret edebilir. Sarı renkli tırnaklar kan dolaşımının düşük seviyede olduğunu, soluk renkli tırnaklar ise anemi hastalığı olduğunu gösterir.

20. Eğer cildiniz sivilce oluşumuna eğilimliyse somon, ceviz ve kanola yağı tüketin. Bu besinler vücuttaki aşırı yağlanmayı azaltır.

21. Alerjiyle mücadele etmek için dudaklarınızı sevgilinizinkilerle birleştirin. Yarım saat öpüşmenin bağışıklık sistemi üzerinde sakinleştirici etkisi var. Bu sizi, örneğin bahar nezlesinden korur.

22. Bir ilaç yutacağınız zaman mutlaka su kullanın. Çünkü susuz ilaç yutmaya kalkarsanız yemek borunuzu tahriş edebilirsiniz.

23. Her gün çantanızı dönüşümlü olarak farklı kollarınızda taşıyın. Aksi halde çantanızı sürekli taşıdığınız kolunuzda kas ağrıları oluşabilir.

24. İdrar yolları enfeksiyonu olursanız, gerekli ilaçları almadan önce ağrıyı hafifletmek için vajina bölgenize ıslak bir havlu koyabilirsiniz. Soğuk, idrar yollarınızı uyuşturur ve idrarınızı yaparken daha az acı duyarsınız.

25. Eğer uykuya dalamıyorsanız nefes egzersizi yapmayı deneyin Bunun için elinizi midenize koyun ve altıya kadar sayarken derin nefes alın. Sonra üçe kadar sayarak nefesinizi dışarı verin. Bunu sekiz kez tekrarlayın.

26. Metabolizma hızınızı artırmak için badem yiyin.

27. Sık sık tuvalete gitmek zorunda mı kalıyorsunuz? Eğer öyleyse yapay tatlandırıcı içeren besinlerin tüketimini durdurun. Bu tür maddeler mesanenizi uyardıklarından sık sık tuvalete gitmenize sebep olabilirler.

28. Yatak odanızın dinlendirici ortama sahip olması için dekorasyonda kan basıncı seviyelerini düşüren mavi ya da yeşil rengi tercih edin.

29. Kramplardan kurtulmak için her gün ekstra birkaç bardak su içmeyi ihmal etmeyin.

30. Ani yaralanma yaşarsanız yarayı bandajlamadan önce üzerine vazelin, yoksa tükürüğünüzü sürün. Tükürük iyileşmeyi hızlandıracaktır.

31. Adet öncesi sendrom kalsiyum eksikliğiyle ilgili olabilir. Bu nedenle her gün yeterli derecede süt, yoğurt ve peynir tüketin.

32. Kahvaltıya başlamadan önce bir-iki porsiyon meyve yiyin ve mutlaka bir bardak su için.

33. Alkol olarak şarabı tercih edin. Çünkü şarap antioksidan içerdiği için vücudumuzun hastalıklara karşı direncini artırır.

34. Evde on tane kediniz olmasın ama yaşamınızı bir canlıyla paylaşmak sizi mutlu edecektir.

35. Hep aynı ağrı kesiciyi kullanmayın. Çünkü vücudunuz bu ağrı kesiciye alışır ve etkinliği azalır.

Şifalı Bitki Rehberi Hangi Şifalı Bitki Neye İyi Gelir

İlaçların yan etkilerinin ciddi şekilde artması nedeniyle son zamanlarda doğaya ve bitkisel tedavilere dönüş gözle görülür derecede artış gösterdi. Uzmanlar, şifalı bitkilerin doğru kullanım rehberini açıklıyor.

Herbalist Tarkan Güveloğlu, şifalı bitkileri kullanırken dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında şunları söylüyor:

“Doğal tedavi altın çağını yaşıyor. Çünkü yıllardır hormonlu ve GDO’lu ürünlerle beslenen insanlar birçok hastalığı bedenlerinde barındırıyor. Farklı sağlık sorunlarıyla baş edemeyen insanlar, “doğaya dönüş” felsefesiyle çözüm arıyor.

Doğanın şifalı bitkilerinden yardım almak Amerika ve Avrupa’da çok moda. Hastalıklara çözüm olarak birçok bitkinin hapı, ekstresi, kremi ve yağı üretilmiş. Doğadan uygun bir şekilde toplanan, kurutulan ve kullanıma hazır hale getirilen çeşitli bitki ve otların özleri, birçok derde derman oluyor. Özellikle sedef gibi geçmez diye bilinen hastalıklar için, doğal yollarla yüzde 95 oranında bir çözüm söz konusu.

Cilt sorunları, astım, bronşit, grip, kalp hastalıkları, sinirsel şikâyetler, akciğer hastalıkları, kalp-damar tıkanıklıkları, hepatit türleri, bazı kanser türleri, sedef, vitiligo, egzama, bağırsak hastalıkları, baş ağrısı, böbrek hastalıkları, demir eksikliği ve iltihaplanmalar gibi 500’e yakın hastalığın tedavisinde şifalı otlar kullanılabiliyor.

Bitkilerin ve bitki özlerinin yararları üzerinde çalışan bir herbalist olarak şunu söyleyebilirim: Doğal tedavinin literatüründe ‘çaresiz hastalık’ cümlesi geçmiyor. Avrupa’da çok kullanılıyor şifalı bitkiler. Doğayı iyi tanıyan eski halk hekimlerinin de dediği gibi her hastalık için bir bitki yaratılmış.

Dünyadaki 93 bin dolayındaki bitki türünden 20 bini hastalıklara çare olarak kullanılıyorlar. Daha çok geleneksel tıbbın çare bulamadığı hastalıklarla ilgili olarak bitkilerden yardım isteniyor. Yıllardır doğal olan ne varsa, sağlık da güzellik de orada var diye söylüyoruz. Son yıllarda ilaçların yan etkilerinin ciddiyet kazanması üzerine “doğaya dönüş” hızlandı.

Her bitki demlenmez

İnsanların doğal hayat şartlarından uzaklaştığı bu çağda en büyük çarenin yine doğadan geldiğinin altını çizmek istiyorum. İnsanlığın varoluşundan bu yana, doğanın ‘lütuflarından’ biri olan bitkiler sağlık dağıtıyor. Örneğin özelikle sedef hastalığında yüzde 95 oranında başarı sağlanıyor. Bu arada şunu unutmayalım. Şifalı bitkilerin kullanım şekli de önemli.

Özellikle domuz gribi tehlikesine karşı şifalı bitkilerin kullanımı da artar. Fakat uygulamada birçok hata yapılıyor. Bu konuda bazı ipuçları vermek istiyorum…

Bu konulara dikkat edin

- Bir şeker hastası veya yüksek tansiyon hastası meyan kökü kullanmamalı çünkü bu bitki şekeri ve tansiyonu yükseltir.
- Her şey demleyerek olmaz. Örneğin kuşburnu ile ıhlamurdan verim almak için kaynatmak gerekir.
- Ancak ıhlamurun yaprağı kaynatılmalı ama çiçeği demlenerek kullanılmalı.
- Çay olarak hazırladığımız adaçayının içine bir tutam kekik koyarsak faydaları çoğalır. 5 dakika demlemek yeterlidir.
- Keten tohumunun içinde bağırsakları çok iyi çalıştıran yağ var. Öğütülmüş olanını sabah ve akşam birer tatlı kaşığı yemek gerekir.
- Halk arasında bağırsak çalıştırmak için sinemaki kullanılmalı diye bilinir. Bu yanlıştır. Sürekli kullanımda bağırsak tembelliğini artırır. Çok gerekirse ayda 1 defa kullanılabilir.
- Şifalı bitkileri demlemek için porselen, seramik, cam ve emaye kap tercih edilmelidir. Eğer alüminyum ile kaynarsa metalle karşılaştığı için başkalaşım geçirir ve faydalı etkisi azalır.

Hangi şifalı bitkiler nelere iyi gelir?

Karabaş otu: Adale ağrısı, damar tıkanıklığı, astım, basur, baş ağrısı, baş dönmesine iyi gelir. Beyin hastalıkları için etkilidir. Çok etkili bir mikrop öldürücüdür.
Yeşil Çin çayı: Kanı temizler ve gaz gidericidir. Etkisi dünyaca kanıtlanmış bir antioksidandır.
Arı sütü: Cinsel isteksizlik yaşayanlara, sperm azlığına mide ve bağırsak hastalıkları çekenler için çok iyi sonuçlar yaratır.
Polen: Vücut direncini artırır. Virüslü hastalıkların tedavisi için kullanılır. Mevsim gripleri polenle giderilir.
Adaçayı: Boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları için birebirdir. Ayrıca iştah açar.
Aynısafa: Uyuz, siğil, iyileşmeyen yaralar, ayak mantarı ve vajinal mantar hastalıklarında kullanılır.
Mısır püskülü: İdrar söktürücü ve zayıflatma özelliği vardır. Bedendeki yağın azalmasında faydalı olur.
Ihlamur: Solunum yolları sorunları, grip, idrar yolları ağrıları ve mide rahatsızlıkları için çare olarak kullanılır.
Papatya: Yaklaşık 70 yaygın hastalıktan en az 50’si için faydalıdır.
Adaçayı, yonca, mısır püskülü, kaz ayağı ve nane: Bu bitkiler aynı zamanda östrojen etkisine de sahiptir.
Defne: Yaprakları kaynatılarak içilen defne antiseptik özelliğine sahiptir. Hazmı kolaylaştırır ve saç dökülmelerini de önler.”