21 Eylül 2012 Cuma

DİŞLERİNE BAK HASTALIĞINI ANLA

DİŞLERİNE BAK HASTALIĞINI ANLA


         İnsan vücudu bir bütün olduğu için bu bütünün herhangi bir yerinde meydana gelen aksaklık diğer bölgeleri de etkiliyor. Dişlerine bak hastalığını anla İşte vücudumuzun verdiği sinyallerin anlamları... Güzel Etkileyici Sıcak Çılgın Tuhaf İnanılmaz Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, ağzımızın çok sayıda hastalığa ait sinyaller verdiğini söylüyor. İşte o sinyallerin işaret ettiği hastalıklar...

REFLÜ: Bu hastalık temelde aşırı miktarda gastrik asit içerikli sıvıyla ortaya çıkan bir sindirim sistemi rahatsızlığıdır. Reflü hastalarının diş lerinde erozyonlar (aşınmalar) görülür. Bu hastalarda diş minesi zayıflar ve buna bağlı olarak dişlerde estetik olmayan sarı bir renk belirir.

ANEMİ (KANSIZLIK): Bu hastaların dilleri; kırmızı, parlak ve ağrılı olur. Yine bu sorunda kişilerin ağız köşelerinde kırmızı lezyonlara rastlanır.

AIDS : Bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.

HIV enfekte kişilerde 40’tan fazla ağız bulgusu saptanmıştır. Bunların en sık görülenleri; diş etlerinde kızarıklık, kanamalar, çene kemiğinde erime, aftöz lezyonlar, ağız içi mantarlar ile ağız kuruluğu gibi semptomlardır.

SEDEF HASTALIĞI: Bu hastalığın da ağız içi belirtileri vardır. Ancak bu bulgular çok sık görülmez. Sedef hastalarının dilleri normalden daha farklı bir görüntü sergiler. Bu durumdaki kişilerde gri, gümüşümsü, pul pul dökülen plaklar bulunur.

LÖSEMİ: Lösemi hastalarında ağız içinde, “peteşi” adı verilen küçük kanama odakları, ülserler ve yine çene kemiğinde kayıplar ile ağız dokularında yaygın morluklar görülür. Diş eti büyümeleri de löseminin ağız içi belirtilerindendir. Bu gibi özel bulgular günümüzde hastalığın erken teşhisine olanak tanır.

 DİYABET: Diyabet, kandaki glikoz seviyesini (kan şekerini) düzenleyen esas hormon olan ensülinin az salgılanması, hiç salgılanmaması (Tip 1 Diabet) veya dokuların ensüline yeterince cevap verememesine bağlı ( Tip 2 Diabet) görülen bir hastalıktır. Dişi çevreleyen ve destekleyen dokuların iltihabı anlamına gelen, ‘Periodontitis’e diyabet hastalarında sık rastlanır. Bu hastalığı diyabetik dokularda meydana gelen değişiklikler; dişetinin iltihabıyla birlikte meydana gelen diş eti kanaması, diş eti büyümesi ve kemik kayıpları izler. Bu durum kontrol altına alınamadığında dişlerde sallanma ve kayıpların varlığı kaçınılmazdır. Bunun yanı sıra tekrarlayan apseler, tükürük akışında azalma, ağız kuruluğu, ağız kokusu, yüksek çürük riski ve mantar oluşumları da gözlenebilir.

 TİROİT: Tiroit bezinin normalden fazla çalışması ve fazla hormon salgılamasına, “hipertiroidi” adı verilir. Bu hastalarda bazal metabolizma hızı artışı olduğu için erken diş eti rahatsızlıkları, dişlerin sürme zamanlarında değişim ve erken çene gelişimi ortaya çıkabilir. Ayrıca ağız mukozasında tümörler ve enfeksiyon da sık rastlanan sorunlar arasındadır. “Hipotiroidi” durumunda (Tiroit bezinin az çalışması) ise dilde büyüme ve dişlerde çapraşıklık görülebilir.

20 Eylül 2012 Perşembe

Kusursuz Bir Cildin Düşmanları

1-Makyajı silmeden uyumak: Biliyoruz, özene bezene yaptığınız makyajları çoğu zaman üşengeçlikten, bazen de silmeye kıyamadığınız için silmiyorsunuz. Fakat siz uyurken bu kimyasallar gözeneklerinizi tıkıyor cildinizin hava almasını güçleştiriyor ve bakteri enfeksiyonlarına davetiye oluyor.

2-Sigara içmek: Sigara ciltteki yüzeyel kılcal dmarları daraltır, tıkar. Bu da derinizin beslenmesine engel olur. Yaşlanma belirtileri erken görülür.

3-Fazla alkol alımı: Dozunda alınırsa vücuda faydası bile dokunabilen alkol, aşırıya kaçtığı zaman ciltte sarkmalara ve kırışıklıklara yol açabiliyor.

4-Gereğinden fazla peeling yapmak: Peeling ölü derileri temizleyip cildinizin daha ışıltılı görünmesini sağlar fakat aşırıya kaçarsanız cildinizi kurutur, aşırı yağ salgılanmasına sebep olursunuz. Haftada 1-2 kez yapılmalıdır.

5-Bilinçsiz kozmetik alışverişi yapmak: Herkesin cilt tipi farklıdır. Öneriyle bakım ürünü alınmaz. Önce cildinize neyin uygun olduğuna karar vermelisiniz.

6-Yeterince uyumamak: Uyku, vücudumuzun dinlendiği, kafamızdan fazlalıkların atıldığı belki de hayatın en önemli zaman dilimlerinden biri. Biz hareket etmiyoruz ama vücudumuz uyurken çok iş yapıyor. İyi hissetmek, sağlıklı olmak için günde en az 8 saat uyumalısınız.

7-Güneş korumasını ihmal etmek: Sadece yaz aylarında değil, kış aylarında da koruyucu kremleri sürmelisiniz. Güneşin zararlı ışınları cildin erken yaşlanmasına ve sarkmasına sebep oluyor.

8-Gün içinde makyaj tazelemek: Yaptığınız makyaj gün içinde ter, rüzgar gibi faktörlerden dolayı etkisini kaybeder fakat silmeden üst üste sürülen kimyasallar gözeneklerin tıkanmasına yol açar.

Tüm bu faktörlerin yanında, aslında söylemeye gerek bile yok ama bol bol su içmek en önemlisi. Su demek kan demek, hayat demek.
Ayrıca cildinizin ışıldaması için iyi hissetmeniz şart. Yoksa milyonlarca liralar döktüğünüz kremler hiçbir işe yaramaz. Kendinizi, cildinizi sevmeye bakın. Sağlık sayfam, sağlıklı, mutlu günler diler!

13 Eylül 2012 Perşembe

2012-2013 Sonbahar-Kış Sezonu Oje Trendleri

Yıllar geçtikçe oje tercihleri de cesurlaşmaya başlıyor. Eskiden french-beyaz-kırmızı arasında gidip gelirken özellikle son 2 sezondur yaz aylarında tırnaklar rengarenk! Bu yaz da su yeşiline, cıvıl cıvıl okyanus mavilerine, fuşyalara doyduk, tırnakları yeterince şenlendirdik.

Havaların soğuduğunu yavaştan hissetmeye, hırkaları dolaplardan çıkarmaya başladık. Sonbahar demek biraz hüzün, biraz sadelik mevsimi demek. Bu da tırnaklara yansıyor haliyle. Sezonun oje trendlerine birlikte göz atalım ne dersiniz?

Öncelikle soğuk ve kuru havalar bizi beklediğinden haftada bir peeling yapmayı, yanınızda iyi bir nemlendirici bulundurmayı ihmal etmeyin. Hala manikürünü kuaför ellerine bırakanlar için evde pratik manikür yazısı da şurada.




Bej Rengi: Yanlış okumadınız! Bej rengi, krem gibi nude tonları son yıllarda dudaklarda pek sever olduk. Sadeliği, doğallığı simgelediğini düşündüğüm bej rengini bu kış tırnaklarda çok göreceğiz.




Füme: Ne gri, ne siyah. İkisi arasında kalan asil bir renk füme. Boğazlı simsiyah kazaklarla mükemmel gideceğinden şüphe yok.




Bordo: Klasik nar kırmızısını biraz koyulaştıralım, adeta asalet timsali olan bordoyu yakalayalım. Her kıyafetle de pek güzel gidiyor. Ben kışın depresyona falan girmem her daim renkli dolaşırım diyenlere.




Koyu lacivert: Koyu severim ama siyahlara da bürünmem diyorsanız tam size göre. İçinde hafif ışıltısı da varsa geceler için biçilmiş kaftan.




French ojeye yeni bir yorum: Beyazın tonlarıyla yapılan klasik french ojeyi bu sezon birbiriyle alakası olmayan renklerle uygulamak çok moda. Meraklı bakışlara hazır olun! 




Gümüş: Gümüş, bir diğer adıyla lamenin mat tonları oldukça cool duracak parmaklarınızda. Dikkat: İçinde sim olan tonları gece çıkmayacaksanız tercih etmeyin 
derim.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Ağustos Ayı Sağlık Raporu

Yaz aylarının bittiğini havalardan, gardıroplardan çıkardığımız hırkalardan anlamaya başladığımız; güneşle ufak ufak vedalaşmanın, elde ettiğimiz tatlı bronzluğu da koruyarak yaz aylarının etkilerini vücudumuzdan atma zamanının geldiği eylül ayına girdik!




Yeşil çay içelim, içirelim: Yeşil çay mükemmel bir antioksidan olmanın yanında, içerdiği polifenol sayesinde güneşin zararlı ışınlarından vücudumuzu koruyor.








Tatil sonrası soyulmamak için havuç: Elde ettiğiniz bronzluğu korumak istiyorsanız havucu püre haline getirip maska halinde istediğiniz bölgeye uygulayabilirsiniz.






Migren ve diş ağrısı için karanfil: Çoğunlukla ağız kokusu için kullandığımız karanfilin ağrı kesici özelliği de keşfedildi. Ağzınıza 2-3 adet atıp çiğneyerek ağrıyla başa çıkabilirsiniz.










Her derde deve yulaf: Yulaf ezmesi bol lifli, tok tutan ve diyette önerilen bir gıdadır. Sadece yemekle yetinmeyin, bal ile karıştırıp yüzünüze maske yaparak pürüZsüz cilde merhaba deyin!