Marrup nedir? Marnupun Yararları nelerdir?
Botanik Bilgi: Diğer isimleri Marupa, Simarouba. İkiçeneklilerden kabuğunda eğriler olmayan düzgün bir ağaçtır. Amerika’da dokuz çeşidi olan, bileşik sağda solda yaprakları olan ağaçtır. 20 metre uzunluğundadır. Kabuğunun rengi griye benzer. Lezzeti keskindir. Marangozluk ve inşatta kullanılan kerestesi değerlidir. Ayrıca yaprakları ve kabukları bilimsel çalışmalarda kullanılır ilaç yapımında yararlanılır. Çayı da yapılabilir. En ana özelliği acı ağaç olmadır.
Marnupun Yararları
- Ateşi düşürür.
- İştah açar.
- Kalp sağlığının bozulmasını önler.
- Sindirim sistemine iyi gelir. mide ve bağırsak yaralarına yarar sağlar.
- Kanser hücrelerini yok edici olarak kullanılır. Ayrıca kan kanseri hastalığına iyi gelir.
- Hepatit hastalığına iyi gelir. iltihapları temizler.
28 Mayıs 2016 Cumartesi
Melek Otunun Yararları
Melek Otunun Yararları Nelerdir?
Melek otunun bilinen başka isimleri de Angelica, Angâliquedir. Ayrı çanak yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri şemsiye durumunda olan, anason, kereviz, maydanoz, kimyon vb. bitkileri içine alan bir bitki ailesindendir. İki ya da dört senelik bir bitkidir. Uzunluğu 3 metreye ulaşır. Gövde bölümündeki uzanan sapları kamışa benzer, içi boş, dışı kahverengiyi andıran tondadır. Yapraklarının uç kısımları parçalı ve incedir. Bazı yaprakları da yuvarlaktır. Çiçekleri dallarının üstünde ve yan dallarda şemsiyeye benzer. Çiçeklerinin renkleri ve sarıyı andıran yeşil veya açık yeşil tondadır. Angelica adı verilen çeşidi Orta ve Kuzey Avrupa’da yetişen, uzun bir bitkidir. Çiçekleri yeşili andırır. Bu çeşidin kökleri mideye iyi gelir, iştah açıcı ve idrar söktürücüdür. Angelica sylvestris adı verilen çeşidi İstanbul, Marmara bölgesi, Doğu Karadeniz ve Beyşehir civarında yetişir. Uzunluğu 1 ya da1,5 metredir. 2 ya da çok senelik bir bitkidir. Gövde bölümü merdaneye benzer. Boyuna çizgiler vardır. İçi boştur. Maviyi andıran-yeşil ya da kırmızıyı andıran renk tonundadır. Çiçekleri beyazdır renklidir. Melek otunun kökünün içerisinde eterli uçucu yağ, acı maddeler ve tanen, furanocumarinler, reçine, nişasta, pektin ve şeker vardır. Sonbahar aylarında 2 ya da 4 yıllık melek otunun kökleri sökülerek yıkanır ve kurutulur. Melek otunun kökü kurutulurken sıcaklığın 40C°’nin üzerine çıkmaması gerekir. Çükü o zaman eter yağları özelliğini kaybeder.
Melekotunun Yararları
- İştahsızlığa ve mide hazımsızlığına iyi gelir.
- Mide ve bağırsak kasılmalarına iyi gelir.
- İshale iyi gelir.
- Sakinleştiricidir.
- Astımdaki krizlerine yararlıdır.
Hazırlanışı: Melek otunun kökü 2 tatlı kaşığı doğranmış şekilde demliğe katılır ve üzerine 250-300ml kaynar su eklenir 5-10dk demlenmesi beklenir. Süzgeçle bardağa doldurulur ve içilir.
Melekotu Eterli Yağının yararları: Eterli yağın içten kullanımı tavsiye edilmez. Fakat romatizma ve damla hastalığının ağrılarına karşı dıştan sürülür.
İkaz: Ciddi miktarda eterli yağ içeren bitkiler, her daim dikkatle kullanılmalıdır. Çünkü dolayı, 1 ya da 2 haftalık kürlerden sonra kullanımına 3-4 gün ara verilmesi doğru olacaktır. Gebelik sürecinde, melekotu kökü kullanılmamalıdır.
İlgili aramalar: melek otunun faydaları, melekotunun yararları, melek otu resmi
Melek otunun bilinen başka isimleri de Angelica, Angâliquedir. Ayrı çanak yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri şemsiye durumunda olan, anason, kereviz, maydanoz, kimyon vb. bitkileri içine alan bir bitki ailesindendir. İki ya da dört senelik bir bitkidir. Uzunluğu 3 metreye ulaşır. Gövde bölümündeki uzanan sapları kamışa benzer, içi boş, dışı kahverengiyi andıran tondadır. Yapraklarının uç kısımları parçalı ve incedir. Bazı yaprakları da yuvarlaktır. Çiçekleri dallarının üstünde ve yan dallarda şemsiyeye benzer. Çiçeklerinin renkleri ve sarıyı andıran yeşil veya açık yeşil tondadır. Angelica adı verilen çeşidi Orta ve Kuzey Avrupa’da yetişen, uzun bir bitkidir. Çiçekleri yeşili andırır. Bu çeşidin kökleri mideye iyi gelir, iştah açıcı ve idrar söktürücüdür. Angelica sylvestris adı verilen çeşidi İstanbul, Marmara bölgesi, Doğu Karadeniz ve Beyşehir civarında yetişir. Uzunluğu 1 ya da1,5 metredir. 2 ya da çok senelik bir bitkidir. Gövde bölümü merdaneye benzer. Boyuna çizgiler vardır. İçi boştur. Maviyi andıran-yeşil ya da kırmızıyı andıran renk tonundadır. Çiçekleri beyazdır renklidir. Melek otunun kökünün içerisinde eterli uçucu yağ, acı maddeler ve tanen, furanocumarinler, reçine, nişasta, pektin ve şeker vardır. Sonbahar aylarında 2 ya da 4 yıllık melek otunun kökleri sökülerek yıkanır ve kurutulur. Melek otunun kökü kurutulurken sıcaklığın 40C°’nin üzerine çıkmaması gerekir. Çükü o zaman eter yağları özelliğini kaybeder.
Melekotunun Yararları
- İştahsızlığa ve mide hazımsızlığına iyi gelir.
- Mide ve bağırsak kasılmalarına iyi gelir.
- İshale iyi gelir.
- Sakinleştiricidir.
- Astımdaki krizlerine yararlıdır.
Hazırlanışı: Melek otunun kökü 2 tatlı kaşığı doğranmış şekilde demliğe katılır ve üzerine 250-300ml kaynar su eklenir 5-10dk demlenmesi beklenir. Süzgeçle bardağa doldurulur ve içilir.
Melekotu Eterli Yağının yararları: Eterli yağın içten kullanımı tavsiye edilmez. Fakat romatizma ve damla hastalığının ağrılarına karşı dıştan sürülür.
İkaz: Ciddi miktarda eterli yağ içeren bitkiler, her daim dikkatle kullanılmalıdır. Çünkü dolayı, 1 ya da 2 haftalık kürlerden sonra kullanımına 3-4 gün ara verilmesi doğru olacaktır. Gebelik sürecinde, melekotu kökü kullanılmamalıdır.
İlgili aramalar: melek otunun faydaları, melekotunun yararları, melek otu resmi
27 Mayıs 2016 Cuma
Mısırın Yararları
Mısırın Yararları Nelerdir?
Mısırın bilinen başka isimleri Zea mays, Corn, Maisdir. Bir çeneklilerden, örneği buğday, yulaf, arpa, pirinç, çavdar, mısır, ayrık ve çayır otları, kamış, bambu olan, çiçekleri başak durumunda büyük bir bitki ailesindendir. Bir metre senelik otsu bir bitkidir. Uzunluğu 1,5 yada 3 metre arasında olabilir.Yaprakları uca doğru uzadıkça incelir. Yaprakların kenarlarının tümü açıklı koyulu ortasından griyi andıran beyaz büyük bir esas damar ve ona benzer yan damarlar vardır. Çiçekleri erkek ve dişi olarak iki türlüdür. Dişi çiçekleri üzeri yaprakla sarmalanmış püsküllerdir. Sert bölümün üzerindeki tanelere mısır adı verilir. Bu gövdenin üzerinde 100 yada 200 tane mısır tohumu sıralanmıştır. Anavatanı Güney Amerika olan mısır, Amerika bölgesini ortaya çıkardıktan denizciler tarafından Avrupa’ya getirilmiştir. Oradan da, Afrika bölgesinden, Mısır üzerinden Türkiyeye getirildiğinden, dilimizde bu bitkiye mısır adı verildiği zannedilmektedir. Mısır için Türkiye’nin mevsimleri oldukça, müsaitti bu sebeple büyük bir sahada yetiştirilmektedir. Büyüyen mısırlar toplanır mevsiminde taze olarak satılır. Kurutulan mısırlardan da ve nişasta veya yağı elde edilir. Mısır püskülleri ise yaz yalarında toplanarak gölge gören yerde kurutulur ve hususi kaplarda korunur. Mısır bitkisinin tanelerinin içerisinde fazla miktarda nişasta ile doymamış yağ asitleri, A vitamini ve sterolleri vardır. İlaç olarak kullanılan mısır püskülünün içerisindeki maddeler ise Glikoz ve maltoz gibi şekerler, steroller, reçine, potasyum tuzları ve uçucu yağdır. Ayrıca besin değerinden dolayı mısır taneleri hayvanlar için de yem endüstrisinde kullanılmaktadır. Tanelerinden un elde edilmektedir. Son yıllarda da çok kullanılmaya başlanmıştır.
Mısırın Yararları
- İdrar yolu ,idrar torbası ve prostat enfeksiyonlarına iyi gelir.
- Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımı olur.
- İdrar yapımını arttırır. İdrar torbası taşlarını düşürür.
- Vücudu güçlendirir.
- Romatizmaya iyi gelir.
Çayının Hazırlanışı: 1 bardak kaynar suyun içine 2 şeker kaşığı kuru ya da taze mısır püskülü konur. 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen çaydan günde iki yada üç kere birer bardak içilir.
İlgili aramalar: mısırın faydaları, mısırın yararları nelerdir
Mısırın bilinen başka isimleri Zea mays, Corn, Maisdir. Bir çeneklilerden, örneği buğday, yulaf, arpa, pirinç, çavdar, mısır, ayrık ve çayır otları, kamış, bambu olan, çiçekleri başak durumunda büyük bir bitki ailesindendir. Bir metre senelik otsu bir bitkidir. Uzunluğu 1,5 yada 3 metre arasında olabilir.Yaprakları uca doğru uzadıkça incelir. Yaprakların kenarlarının tümü açıklı koyulu ortasından griyi andıran beyaz büyük bir esas damar ve ona benzer yan damarlar vardır. Çiçekleri erkek ve dişi olarak iki türlüdür. Dişi çiçekleri üzeri yaprakla sarmalanmış püsküllerdir. Sert bölümün üzerindeki tanelere mısır adı verilir. Bu gövdenin üzerinde 100 yada 200 tane mısır tohumu sıralanmıştır. Anavatanı Güney Amerika olan mısır, Amerika bölgesini ortaya çıkardıktan denizciler tarafından Avrupa’ya getirilmiştir. Oradan da, Afrika bölgesinden, Mısır üzerinden Türkiyeye getirildiğinden, dilimizde bu bitkiye mısır adı verildiği zannedilmektedir. Mısır için Türkiye’nin mevsimleri oldukça, müsaitti bu sebeple büyük bir sahada yetiştirilmektedir. Büyüyen mısırlar toplanır mevsiminde taze olarak satılır. Kurutulan mısırlardan da ve nişasta veya yağı elde edilir. Mısır püskülleri ise yaz yalarında toplanarak gölge gören yerde kurutulur ve hususi kaplarda korunur. Mısır bitkisinin tanelerinin içerisinde fazla miktarda nişasta ile doymamış yağ asitleri, A vitamini ve sterolleri vardır. İlaç olarak kullanılan mısır püskülünün içerisindeki maddeler ise Glikoz ve maltoz gibi şekerler, steroller, reçine, potasyum tuzları ve uçucu yağdır. Ayrıca besin değerinden dolayı mısır taneleri hayvanlar için de yem endüstrisinde kullanılmaktadır. Tanelerinden un elde edilmektedir. Son yıllarda da çok kullanılmaya başlanmıştır.
Mısırın Yararları
- İdrar yolu ,idrar torbası ve prostat enfeksiyonlarına iyi gelir.
- Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımı olur.
- İdrar yapımını arttırır. İdrar torbası taşlarını düşürür.
- Vücudu güçlendirir.
- Romatizmaya iyi gelir.
Çayının Hazırlanışı: 1 bardak kaynar suyun içine 2 şeker kaşığı kuru ya da taze mısır püskülü konur. 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen çaydan günde iki yada üç kere birer bardak içilir.
İlgili aramalar: mısırın faydaları, mısırın yararları nelerdir
Mahmudenin Yararları
Mahmude nedir? Mahmudenin yararları nelerdir?
Mahmudenin bilinen başka isimleri Bingözotu, Türk sarmaşığı, Sakmunya, Convolvulus scammoniae, Scammony, Liserondur. Bitişik taçyapraklı ikiçeneklilerden,çitsarmaşığı, kahkahaçiçeği, mahmude, küsküt gibi bitkileri içine alan bir bitki ailesindendir. Uzunluğu 50-150 cm , tırmanma özelliği olan, esmer rengi andıran yeşil ya da açık yeşil tonda senelik bir bitkidir. Yaprakları yeşil tonda ve uzun saplıdır. Çiçekleri açık sarı tonda ve taç yaprakları koni şeklinde olup uç bölümleri tırtıklıdır. Bu yüzeyde ileri doğru çıkan bölümler çiçek tam açmadan evvel çiçeğe yıldız benzeyen parçalıdır.Çiçeğinin sapı sağlam olup çiçeği yukarı destekler. Kökleri havuç köklerini andırır.Anayurdu ülkemizdir. Ayrıca Paşa eli ve Irak, Suriye’de yetişir. Kökünün içerisinde nişasta, tanen, müsilaj, reçine ve Skammonin vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaması öğütlenir.
Mahmudenin Yararları
- Kabızlığı engel olur.
- Kalınbağırsağa etkileyen yayılan müshil etkisi vardır.
- Siflis rahatsızlığına iyi gelir.
İlgili aramalar: mahmudenin yararları, mahmude bitkisi, mahmude çiçeği
Mahmudenin bilinen başka isimleri Bingözotu, Türk sarmaşığı, Sakmunya, Convolvulus scammoniae, Scammony, Liserondur. Bitişik taçyapraklı ikiçeneklilerden,çitsarmaşığı, kahkahaçiçeği, mahmude, küsküt gibi bitkileri içine alan bir bitki ailesindendir. Uzunluğu 50-150 cm , tırmanma özelliği olan, esmer rengi andıran yeşil ya da açık yeşil tonda senelik bir bitkidir. Yaprakları yeşil tonda ve uzun saplıdır. Çiçekleri açık sarı tonda ve taç yaprakları koni şeklinde olup uç bölümleri tırtıklıdır. Bu yüzeyde ileri doğru çıkan bölümler çiçek tam açmadan evvel çiçeğe yıldız benzeyen parçalıdır.Çiçeğinin sapı sağlam olup çiçeği yukarı destekler. Kökleri havuç köklerini andırır.Anayurdu ülkemizdir. Ayrıca Paşa eli ve Irak, Suriye’de yetişir. Kökünün içerisinde nişasta, tanen, müsilaj, reçine ve Skammonin vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaması öğütlenir.
Mahmudenin Yararları
- Kabızlığı engel olur.
- Kalınbağırsağa etkileyen yayılan müshil etkisi vardır.
- Siflis rahatsızlığına iyi gelir.
İlgili aramalar: mahmudenin yararları, mahmude bitkisi, mahmude çiçeği
Kahve İçmek Ömrü Uzatıyor Mu?

İki yüz bin sağlık çalışanı üzerinde 30 sene boyunca yapılan bilimsel bir araştırmanın sonuçlarına göre; günde 3-5 kupa kahve içenlerin, içmeyenlere oranla kalp hastalıkları, şeker hastalığı, parkinson gibi nörolojik hastalıklardan ölme riskinin ortalama %15 daha az olduğu ortaya koyuyor. Erkeklerde bu etkinin %12, kadınlarda ise %16 olduğu düşünülüyor. Geçmişte İngiltere'de dört yüz bin kişi üzerinde yapılan başka bir araştırmada da aynı sonuçlara ulaşılmıştı.
Eğitiminin bir bölümünü Oxford Brookes'ta tamamlayan Diyetisyen Gizem Şeber kahve ömrü nasıl uzatabilir, depresyon riskini azaltır mı, kimler kahve içmemeli gibi soruların yanıtlarını veriyor.
KAHVE ÖMRÜ NASIL UZATIYOR OLABİLİR?
Bilim adamları kahvenin; vücutta iltihaplanmayı azaltarak ve daha iyi bir kan şekeri dengesi yaratarak bu etkiyi yarattığını düşünüyorlar. Kahvenin antioksidan yani vücudu zararlı maddelerden temizleme etkisinin de payı olduğunu belirtiyorlar.
DEPRESYON RİSKİNİ AZALTIYOR
Harvard Üniversitesi'nin açıklamasına göre, kahve bütün bu olumlu etkilerinin yanı sıra depreyon riskini %20'ye kadar, intihar riskini ise %53'e kadar azaltmaya yardımcıdır. Ancak aşırı miktarda yani günde 5 kupadan fazla kahve tüketiminin anksiyete yaratabileceği birçok sağlık otoritesi tarafından açıklanmıştır.
SİGARA İÇENLERDE DURUM NEDİR?
Yapılan bilimsel çalışmada sigara içmeyen kişiler yer almıştır. Bu nedenle sigara içenlerde kahvenin yaşam süresi üzerine etkisi bilinmiyor.
KİMLER KAHVE İÇMEMELİ?
Reflü, ülser, gastrit gibi sindirim sistemi problemi olanlar, akut veya kronik ishali olanlar, hipertansiyon hastaları ve yüksek kolesterolü olanların kahve içmemesi gerekir. Kan potasyum seviyesi yüksek olanların, karaciğer veya böbrek problemleri yaşayanlarında kahveden uzak durması gerekiyor.Yine gebelik ve emzirme döneminde kahve tüketimi sakıncalıdır.
NASIL BİR KAHVE? NE KADAR KAHVE?
Kahvenin olumlu etkilerinden yararlanırken kilo almamak için; kremalı kahvelerden kaçınmakta fayda var. Çünkü bir büyük boy kremalı kahvenin kalorisi neredeyse bir hamburger menüye eşittir. Bunun dışında şekersiz kahve en iyi tercihken, az miktarda süt ilave edilmesi çok sakıncalı bir durum değildir. Günlük kafein limiti de düşünüldüğünde günde 3 kupa kahveyi aşmamak sağlık açısından en idealidir.
SAĞLIKLI YAŞAM TARZINA EKLEYİN
Amerika Ulusal Sağlık Komisyonu; kahvenin tek başına ömrü uzatmak konusunda mucize olarak görülmemesi gerektiğini; sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigarasız bir hayata destek olarak kullanılabileceğini belirtmiştir.
Kadınlar ve erkeklerin beyin farklılıkları

Gerek zekâları gerekse anaç özellikleri sayesinde ülkemizin kalkınmasında ciddi rolü olan kadınlarımızın bu günlere gelmemizde ne kadar önemli bir rolü olduğunu Atatürk şu sözü ifade eder: "... Dünyada hiçbir milletin kadını, ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu Kadını kadar gayret gösterdim diyemez". Bu nedenle her ne kadar hayatın akışına çok yansımasa da kadınların lider özellikleri daha baskın çıkıyor.
REEM Nöropsikiyatri Merkezi'nden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kadınların beyinsel farklılıkları ve lider yaradılışları konularındaki görüşlerini paylaşıyor.
Kadınlar ve erkeklerin beyin farklılıkları
Erkekler, daha çok sol beyin ağırlıklıdır. Sol ya da sağ beyinden birinin çok daha baskın olarak ön plana çıkması, erkeklerde daha çok rastlanan bir durumdur. Bu nedenle gelişmiş sağ beyin özelliklerinden dolayı; mimarlık, ressamlık, heykeltıraşlık gibi sanatsal beceriler erkeklerde daha baskındır. Dolayısıyla kadınlar, her iki beyin yarımküresini iyi kullanırken, erkeklerin sağ ya da sol beyinden birini daha iyi kullanabilme özellikleri vardır.
Kadınların beyin kan akımı erkeklerden daha fazladır. Her iki cinsiyetteki iç kulak tüy hücre sayısı aynı olmakla birlikte, kadınlarınki daha yoğun titreşmekte ve daha iyi işitmeye neden olmaktadır. Kadınlar tatlı ve ekşiye karşı daha duyarlıdır. Beyin kan akımının yanında, beyin glikoz kullanımı da kadın beyninde yüksektir.
Algı ve farkındalık açısından kadınlar daha üstün
Kadınlar bunu içgüdüsel olarak hisseder. İçgüdü, kadın beyninin çevresinden beş duyusu ile aldığı verileri işlemesi ile gerçekleşmektedir. Kadınların beyni erkeklere kıyasla özellikle vücut dilini çözme, karşısındaki kişi konuşmasa dahi onu anlama hücreleri ile donatılmıştır. Kadın beyni daha empatik olup, en küçük ipuçlarını değerlendirerek başkalarının düşüncelerini, inanç ve eğilimlerini, duygularını keşfetme konusunda erkek beynine göre çok daha ustadır.
Kadın beyni adeta yüksek teknoloji ile donatılmış yüksek performanslı bir duygu makinesidir. Her an başkalarının duygu değişikliklerini tarar, farkları yakalar. Buna karşılık erkek beyni ses tonu ve yüz ifadelerinden, vücut dilinden duyguları ve duygu değişikliklerini çözecek radar keskinliğine sahip değildir.

Aşık olan kadınlarda, fonksiyonel MRI incelemeleri sonucunda kaudat nukleusta, septumda ve parietal kortekste aktivite artışı izlenirken; aşık olan erkeklerde ise, sadece vizüel kortekste aktivite artışı söz konusudur. Bu durum, aşık olan kadınlarda daha çeşitli ve yoğun beyin aktiviteleri olduğunu göstermektedir. Bu yüzden aşk travması geçiren kadınlar, erkeklerden daha zor ve güç normale döner. Limbik sistem ya da duygusal beyin, kadınlarda daha büyüktür ve bu nedenle daha kolay bağ kurarlar. Kadınların arkadaşları bu nedenle daha fazladır. Limbik sistemin büyük olması, psikolojik problemlerin ve depresyon olasılığını da artırır.
Kadınlar daha iyi konuşur
Kadınlar erkeklere göre konuşmaya daha erken başlar ve akıcı konuşur. Ayrıca genelde okuma yazmayı daha erken sökerler. Kompozisyon, anlatıma dayalı dersler ve yabancı dil öğrenmeye karşı daha ilgili olurlar. Kadınlar genelde bir karar vermeden önce daha fazla bilgi toplamayı tercih ederler. Alışveriş merkezlerinde vitrinleri dolaşanların çoğunun kadın olması dikkat çekicidir. Erkekler ise daha çabuk karar verirler.
Kadınların strese karşı duyarlılıkları daha fazla
Kadınların strese karşı, psikolojik tepkileri daha yoğun buna karşılık fizyolojik tepkileri ise erkeklerden daha zayıftır. Bu yüzden, stresin meydana getirdiği fizyolojik aşınma erkeklerde çok daha fazladır. Buna karşılık stresin oluşturduğu psikolojik bilanço ise kadınlarda daha ağırdır. Bu nedenle, ortalama ömür olarak kadınlar daha çok yaşarken, erkekler ise kadınlara göre daha az depresyon ve diğer ruhsal bozukluklar yaşarlar.
Karındaki çatlaklar için tek çare

Doğumlar ve sık kilo alıp vermeye bağlı gelişen karın çatlakları pek çok insanın estetik kaygı yaşamasına sebep oluyor
Cilt elastik yapıya sahip bir organ olsa da, bir noktada mukavemetini kaybeder, kolajen yapısında kırılmalar oluşur. Bu tabloyu sıklıkla kilo alıp verme sırasında ve doğum sonrasında gözlemleriz.Cildi sürekli nemli tutmak ve beslenmeye dikkat etmek, çatlak oluşumunu bir yere kadar durdurabilir ama oluşmuş çatlakları gidermek mümkün değildir" diyen Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı, Op. Dr. Bülent Cihantimur, karın çatlakları için tek çarenin karın germe ameliyatı olduğunu vurguladı.
Çatlak derinin uzaklaştırılması gerekir
Karın germe estetiği hakkında bilgiler veren Op. Dr. Bülent Cihantimur şunları söyledi: "Karın bölgesinde çatlakları olan herkes, özellikle bikini giymekten çekinirler. Bu derece bir çatlak oluşumu, aynı zamanda iç karın kaslarının da zedelendiğinin habercisidir. Bu bölgedeki deri, artık sarkmış, sönmüş bir balon gibi, estetik dışı bir görüntü sağlar. Kullanılacak, herhangi bir cilt bakım kremi maalesef sorunu çözümleyemez. Karın germe estetiğinde, bu çatlak deriyi uzaklaştırıyor, gevşeyen iç karın kaslarını forma sokuyoruz. Bu sayede, gergin, bombesiz ve çatlağı olmayan bir karın yapısına kavuşmak mümkün oluyor".
Yeni göbek deliği ve bel oyuntusu
"Fakat karın germe ameliyatlarının başarılı olması için başka konulara da dikkat etmek gerekir. Sarkan ve çatlak deri uzaklaştırıldığında yeni bir göbek deliğinin oluşturulması lazımdır ve işte yeni göbek deliğinin konumu önem arz eder. Vücut proporsiyonu göz önüne alınarak, iki leğen kemiği ile orantılı yeni bir yapının oluşturulması gerekir. Aynı zamanda bel kıvrımının da bu yeni görüntüye eşlik etmesi ve uyumlu olması sağlanmalıdır. Mons pubis tümseği, gergin hale getirilen göbeğin altında çıkıntı yapmaması için, bu alana da müdahale edilmelidir" diyen Cihantimur, karın germe estetiği için yapılan kesinin sezaryen dikişinin hizasında olduğunun da altını çizdi ve ekledi: " Kesi izi sezaryen dikişinin hizasında yani kamufle edilebilecek bir alana yapılır. Hastalarımız son derece konforlu bir iyileşme süreci yaşayarak, yeni, pürüzsüz, çatlaksız ve gergin bir karınla hayatlarına devam ederler".
100 kişiden biri bu hastalığa sahip ama farkında değil

ÇÖLYAK HASTALIĞI'NIN TARİHİ ÇOK ESKİ AMA BİLİNMESİ YENİ!
Çölyak hastalığının tarihi oldukça eski olduğunu, çünkü hastalığın tetikleyicisi kabul edilen gluteni içeren buğday, arpa, çavdarın tarihi oldukça eski olup, belki de yaklaşık 10 bin yıl öncesine uzandığını belirten Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hale Akpınarşunları söyledi:
"İnsanlığın gelişimi ve tarihi ile ilgili son derece önemli arkeolojik kazılara ev sahipliği yapmış, ülkemizde Urfa'ya yakın Göbekli Tepe'de, tarihin en eski zirai başak tanelerine rastlanmıştır. İnsanoğlunun geniş kitlelere besin sağlamak için tarıma başlaması ve yerleşik yaşama geçmesinin ilk adımı burada atılmış gibidir. Çölyak hastalığı da işte bu dönemde ortaya çıkmış olabilir. Hastalıkla ile ilgili ilk bilgilere ise MS. 2 yüzyılda ülkemizde Kapadokya'da yaşayan "Aretaeus" ile ulaşılmaktadır. Çölyak ile ilgili farkındalık maalesef bu tarihi geçmişe rağmen çok geç olmuştur.
ÇÖLYAK HASTALIĞI "BUZDAĞI" GİBİ!
Dünyada çölyak hastalığının görülme sıklığının % 1 olduğunu belirten Akpınar, "Çölyak hastalığının ülkemizde de görülme sıklığı ortalama bu civardadır yani her 100 kişiden birinde rastlanmaktadır. Ancak çölyak hastalığı "buzdağı" özelliği göstermektedir. Buna göre tanı almış hastalardan çok daha fazla sayıda tanı konulmamış hasta mevcuttur. Tanı almış hastalar "buzdağı" modelinde suyun üstünde kalan kısmı, tanı almamış sayıca fazla hasta ise suyun altında kalan büyük kısmı oluşturmaktadır. İnce bağırsağımızda 'mikrovillus'lar denilen parmaksı çıkıntılar sayesinde vücudumuz ve işlevleri için son derece önemli besin maddelerinin emilimi sağlanır. Ancak çölyak hastalığı tanısı konmaz ve kişi gluten içeren gıdaları tüketmeye devam ederse, mikrovilluslar silinir ve artık besin maddeleri emilemez. Bu durum hastada beslenme yetersizliğinden başlayarak çok değişik yakınmaların ortaya çıkmasına neden olur" dedi.
TANIDA İLK AŞAMA, HASTALIĞI AKLA GETİRMEKTİR
Çölyak hastalığı her yaşta izlenebildiğini, bu hastalıkta organizmada etkilenmeyen organ veya sistem olmadığını söyleyen Akpınar, "Temelde küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabileceği gibi daha ileri yaşlarda sadece kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni bilinemeyen karaciğer hastalığı gibi çok değişik belirtilerle de kendini gösterir.
Yetişkinlerde ise İshal, aşırı gaz, ve/veya kabızlık; Sürekli izah edilemeyen yakınmalar örn. bulantı ve kusma; Tekrarlayan karın ağrısı, kramp veya şişkinlik; Demir, B12 vitamini veya folik asid eksikliği, kansızlık; Yorgunluk ve/veya baş ağrısı; Kilo kaybı; Ağızda yaralar; Saç dökülmesi; Deri döküntüsü; Osteoporoz; Depresyon; İnfertilite; Tekrarlayan düşükler; Diş mine problemleri; Eklem ve/veya kemik ağrıları; Nörolojik problemler gibi çok farklı yakınma veya bulgularla ortaya çıkar. Hasta organ veya sistemi işaret eden bulgular olmaksızın, tüm sistemlere yönelik semptomlara neden olması, çok ciddi tanı karmaşasına yol açmaktadır. Tanıda en önemli faktör bu hastalığın akla getirilmesidir. Nedeni açıklanamayan kansızlıkta, menopoz öncesi kemik erimesinde (osteoporozda) ve kızların adet sorunlarında çölyak hastalığı akla gelmelidir" diye konuştu.
PARMAKTAN ALINAN BİR DAMLA KANLA TEŞHİS MÜMKÜN
Çölyak hastalığını akla getirdikten sonra tanı koymak için hasta kanında antikor araştırılması ve endoskopi yaparak oniki parmak bağırsağından alınan doku örneğinin patolojik olarak incelenmesi gerektiğini belirten Akpınar, hastalarda kanda antikorların saptanmasında kullanılan tek basamak hasta başı testleri kullanımları kolay, direkt kan örneğine uygulanan 10 dakikada sonuç veren testler olduğunui, ancak hasta başı testlerin kullanılması laboratuvar temelli testlerin yerine önerilmemektedir dedi.
TEDAVİ ÖMÜR BOYU DİYET
Çölyak hastalığının günümüzde bilinen tek tedavisinin ömür boyu glutensiz diyet uygulaması olduğuna dikkat çeken Akpınar, "Gluten içeren ürünlerin başta buğday, arpa, çavdar olmak üzere yasaklanması gerekir. Tarihte zirai ürünlerin ilk formlarının izlendiği bu topraklarda, zengin bir tahıl ülkesi olan ülkemizde, bu hastalık nedeniyle bu ürünleri tüketememek hiç de kolay değildir. Bu nedenle hastaların son derece iyi bilgilendirilmesi ve diyete uyumlarının sağlanması en büyük önceliğimizdir. Glutensiz diyeti kararlı bir şekilde uygulayan çölyak hastalarının 2 hafta gibi kısa bir sürede hastalığa ait yakınmaları gerilemeye başlar. Kan testleri 6 ay içerisinde normale döner. Bağırsaktaki bozuklukların tamamen iyileşmesi ise 1 ila 2 yıl zaman almaktadır.
Et, balık, yumurta, meyve ve sebze, süt, çok sayıda süt ürünleri, pirinç, mısır ve patates gibi çok sayıda gıda maddesi doğası gereği gluten içermemektedir. Hastaların hazır gıda alımı sırasında aldıkları ürün içeriğini okumaları büyük önem taşımaktadır" diye sözlerine tamamladı.
26 Mayıs 2016 Perşembe
Kardeş kıskançlığını önlemenin püf noktaları

Medicana International İstanbul Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Melis Çekiç Gülloğlu kardeş kıskançlığının aile, sosyal ve okul hayatı üzerindeki etkileri konusunda önemli bilgiler verdi
Büyükler küçükleri kıskanabildiği gibi küçüklerde büyükleri kıskanabilir. Örneğin büyükler küçükleri onlara daha çok ilgi gösterildiği yönünde kıskanırken, küçük çocuklarda büyükleri kıskanır çünkü küçük çocuk pek çok şeyi yapamazken (yürümek, koşmak, istediği nesneyi istediği anda alabilmek vb.) büyük kardeşin pek çok şey yapabildiğini görmek küçük çocukta kıskançlık yaratabilir ve bunları kaldırmak kolay olmaz.
Çocuklardaki kıskançlığın açık belirtileri şu şekildedir; kabuslar görmeye başlaması, gece altına kaçırmaya başlaması, ortalığı kırıp dökmeye başlamak- öfke patlamaları, tırnak yemek, kendi saçlarını yolmak, yemek yememek, içe kapanmak, eskiden yaptığı ve keyif aldığı aktivitelere karşı isteksizlik, baş ağrısı-mide bulantısı, cilt lekeleri.
Çocuklardaki kıskançlığın belirtisi olan gizli davranışlar ise şu şekildedir; sürekli rekabet halinde olması veya tüm performans gerektiren yarışmalardan kaçınması, sürekli girişken ve popüler olmaya çalışma veya kendine güvensiz ve başkalarına itaatkar olma. Kayıtsız veya fazlasıyla cömert olma veya insafsızlık ve açgözlülük.
Unutulmamalıdır ki kardeş kıskançlığı evrensel ve doğal bir duygudur ve çocuklar kardeş kıskançlığı yaşadıkları için cezalandırılmamalı ve ''kötü bir çocuk olarak adlandırılmamalı.
Çocuğu bu doğal duygusundan ötürü suçlamak cezalandırmak son derece yanlıştır. Çocuğun kardeşini büyük ve değişmez bir mutluluk içinde kabul etmesini ve sürecin peri masalı gibi geçmesini beklemek doğru değildir. Öncelikle doğumdan önce bir kardeş geleceği abartılmadan ve törensiz bir şekilde söylenmelidir. Anne karnı belirginleştikten sonra yeni gelecek olan bebeği beraber sevmek ve bu çalışmaları yaparken annenin çocuğunu yakınında tutması ve ona dokunması çok önemlidir. Yeni gelecek kardeş için onun dikkatini çekebilecek alışverişler yapmaktan kaçınılmalıdır. Kardeş doğmadan önce büyük çocuğun yatak odasını anne ve baba yatak odasından uzun süre önce ayrılmış olması gerekir.
Kardeş Doğdu Peki Şimdi Nasıl Davranmalıyız?
Büyük çocuk annesiyle doğumun hemen ardından değil, anne rahatladıktan sonra görüşmesi çok daha iyi olacaktır çünkü annesini bitkin ve hasta halde görmesi bebeği veya kendisini suçlamasına sebep olabilir. Kardeşle ilk karşılaşması ebeveynin kucağında değil, bebeğin kendi yatağının yanında olmalıdır. Gerekirse kardeşten gelen güzel bir ''merhaba'' hediyesi kardeşi rahatlatabilir. Anne bebeği emzirmeye başladığında bir kolunda bebeği diğer tarafında büyük çocuğun olması önemlidir. Annenin bebeği emzirirken bir taraftan onunla sohbet etmesi onu çok mutlu edebilir.
Çocuk yaşamında ilk 1000 günün önemi

1-Çoğu zaman planlı olsa da eve gelen küçük misafir anne ve babanın hayatını değiştiriyor. Bu süreçte aile neler yaşıyor?
Bebek eve geldikten sonra anne babanın alışkın olduğu yaşama şekli tamamen değişiyor. Artık bebek odaklı bir yaşama şekli var. Bir yandan bebeğin bakımını sağlamak, diğer yandan bebekte gördükleri bulguların normal olup olmadığını anlamak gerekiyor. Ayrıca bu dönemde anneye ve babaya karışan çok kişi oluyor. Anne baba okuduklarına mı, internete mi, yoksa büyüklerine mi inansın, şaşırıp kalıyor. Bebeğin arka arkaya hapşırması bile ailede paniğe neden olup "bebeğim hasta mı oldu ?"diye doktora gelmelerine neden olabiliyor. Bu dönemde annenlerin ve babaların bebekleri için neyin doğru olduğu konusunda bilgilendirilmeleri bu süreci kolay, huzurlu ve mutlu geçirmelerini sağlıyor. Bu amaçla 6 Nisan'da gerçekleştirdiğimiz "Bebek Konferansı"nda bu dönemde annelerin bizlere sıklıkla sordukları soruları ve cevapları paylaştık. Amacımız anne adaylarını karşılaşacakları sorunlar konusunda bilgilendirmek ve bebeklerini kucaklarına aldıklarında daha az gergin bir süreç geçirmelerini sağlamak.
2-Anne ve babanın bebeğe alışma süreci de farklı. Ebeveynler nasıl hissediyorlar?
Anneler, gebelik sürecinde bebeği hissettikleri için bağlanma gebelikte başlıyor. Babanın bağlanması için doğumdan sonra bebeği görmesi, kucağına alması gerekiyor. Anne, bebek bakımını baba ile paylaştığında baba için bağlanma kolaylaşıyor. Eğer anne bebeğin bakımını tek başına üstlenir, babayı olayın dışında bırakırsa babada bebeğe bağlanma gecikebilir hatta baba kendisini dışlanmış hissedebilir. Bebek sahibi olmak ciddi bir sorumluluk. Sorumluluk duyguları yüksek, idealist anne babalarda bazen bu durum çok strese neden olabiliyor. Gerginlikten o dönemin keyfini yaşayamıyorlar. Bu dönemde onlara her şeyin yolunda olduğunu, bebeklerine iyi baktıklarını söyleyen bir doktora gereksinim duyulabiliyor.
3-Genelde aile büyükleri anneye baskı yapar, en çok da 'sütün yetmiyor' denir. Bir anne bu eleştiriye nasıl yanıt vermeli?
Bebekler ilk 5 günde doğum ağırlıklarının %5-10'unu kaybedebilirler ama sonrasında kilo alarak en geç 10. Günde doğum kilolarını yakalamaları gerekir. Bebeklerin beklenen kilo alımı bu dönemde günde 25-30g dır. Bebeğin ağlaması aç olması anlamına gelmez. Ağlamasının bir çok nedeni olabilir; bezinin kirlenmesi, ortamın sıcak veya soğuk olması, çok giydirilmesi, gaz ağrısı, kucak istemesi gibi.. Bebek iyi kilo alıyorsa aç değildir ve mama arayışına girilmemelidir. Çok nadir durumlar dışında annelerin sütü bebeklerinin beslenmesine yeter. Bu dönemde annenin desteklenmesi, sütünün yeteceğine inandırılması ve stresten uzaklaştırılması sütün artması için çok önemlidir.
4-Anneler bazen kendilerini yetersiz hissedebilir, bu durumda onlara nasıl destek olunmalı?
Annelerin bu dönemdeki en büyük endişesi "bebeğime iyi bakabiliyor muyum" dur. Evet, bu dönemde muayeneye götürdükleri doktorun bebeğin kilo alımının iyi, anne sütünün yeterli, bebeğin fizik incelemesinin normal olduğunu söylemesi anneyi rahatlatacaktır. Annenin çok yorgun olduğu bu süreçte, annenin rahatlatılması ve dinlendirilmesi de çok önemlidir. Özellikle kolik ağrıları olan bebeklerin anneleri kendini çok mutsuz hissedebilir. Bebeğin sürekli ağlaması annede yetersizlik ve çaresizlik duygusu oluşturabilir. Bu ağlamadan annenin sorumlu olmadığı, bebek 3-4 aylık olunca ağlamanın azalacağı, bebeğin sağlığının normal olduğu anneye anlatılmalı ve anneye kısa süreyle bile olsa bebeğin sesini duymayacağı bir ortamda dinlenmesi, yürüyüş yapması veya arkadaşları ile birlikte olma şansı verilmelidir. Annenin gerginliğinin azalmasının bebeğin huzursuzluğunu azalttığı gösterilmiştir.
5-Özellikle ilk üç ayda bebek hızla büyüyor, değişiyor. Bu süreçte bebeklerde yaşanan değişiklikler neler?
Bebek 1 aylıkken yüzümüze bakmaya başlar, 2 aylıkken karşısındaki konuşunca yüzünü fark eder ve güler, yatarken gözleri veya başı ile nesneleri izler, 2-3 aylıkken başını sağa ve sola eşit olarak çevirir, agulama sesleri çıkarır, seslere tepki verir, kol ve bacaklarını sağ-sol farkı olmadan eşit hareket ettirir, yüzüstü yatarken başını yerden kaldırır.
Bu süreçte anne babalara önerilerim; bebeğinizle konuşun, mimikler yapın, bebeğinizi dışarıda gezdirirken yüzü dışarıya dönük olsun, bebeğinizi uzun süre ağlatmayın, güven ve sevgi ortamını hissettirin.
6-Çalışan anneler bebeklerini evde bırakmak zorunda kalıyor ve çoğu bunun için kendini suçlu hissediyor. Annelere neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle iyi bir bakıcının bulunması aileyi rahatlatacaktır. Bakıcının önemle aranan özelliği bebeği sevmesi, sevecen olmasıdır. Bebeğin mutlu olması, gülmesi bize işlerin yolunda gittiğine dair ipucudur. Bebeğin bakımını sağlayan kimse, bu anne de olabilir, bebeği sürekli televizyon karşısına koyup bebekle ilgilenmezse bebekte bir süre sonra iletişim sorunu oluşabilir. Çalışan annelerin eve döndüklerinde bebekleri ile "kaliteli zaman" geçirmeleri çok önemlidir. Anne çalışma hayatında üretken ve mutlu ise, bu durum bebeğe de yansıyacak o da mutlu olacaktır.
7-Anne, bakıcı ya da bir aile büyüğüyle büyüyen bebekler arasında fark var mı?
Bu tamamen bakan kişiye bağlıdır diyebiliriz. Anne ile zaman geçirme bebekleri çok mutlu eden bir süreç ancak zamanın nasıl geçirildiği de çok önemli. Çalışan bir annenin bebeği, anne eve geldiğinde bebekle kaliteli zaman geçiriyorsa çok mutlu olabiliyor. Aile büyüklerinin bebeğe bakması aile ve bebek için çok büyük bir şans. Ancak verilen sevgi disiplinize etme döneminde sınırı aşıp her şeye izin vermeye dönüşebiliyor. Büyükler ile anne babanın sınırları farklı olursa çocukların davranışlarında karmaşa yaşanıyor. İyi bir bakıcının da avantajları var; anne bakıcıya isteklerini, bebek için yapması gerekenleri daha rahat söyleyebiliyor. Günlük hayatta "bebeğim bakıcıdan daha iyi yiyor" diyen birçok anne ile karşılaşıyorum. Çünkü bebekleri daha iyi disiplinize ediyorlar..
8-Hazır gıdaya geçiş sürecinde nelere dikkat edilmeli?
Ek gıdalara başlanırken gıdaların günlük hazırlanması, bebeğe bekletilmeden verilmesi çok önemli. Bebeğe ek gıdalar sunulurken bebek zorlanmamalı, istediği kadar yedirilmeli. Ek gıda verilirken bebek aç olmalı, ek gıdayı denemeye heveslenmeli. Yeni bir ek gıda denenecekse o gün başka yeni bir gıda denenmemeli. Bebeklerin bazen bir gıdaya alışmaları için 20-25 kez denenmesi gerekebiliyor. Ek gıdalara geçme bebek için keyifli bir süreç olmalı. Bebeğin ağzına zorla yiyecek verilmeye çalışılmamalı. Zorla ek gıda verilmesi bebeğin kaşığa tepki göstermesine neden oluyor ve bebeği beslemek çok zorlaşıyor.
9-Bebekle kaliteli zaman nasıl geçirilir?
"Kaliteli zaman" kavramı anne ve çocuğun arasındaki ilişkiyi besleyen, birlikte olmaktan keyif aldıkları zaman dilimidir. Süreden çok içerik önemlidir. Anne isterse sabahtan akşama kadar bebekle aynı ortamda bulunsun, eğer bebekle duygusal bir paylaşım yapmıyorsa sağlıklı bir ilişkiden bahsetmek mümkün değildir. Çalışan anneler hem çalışıp hem de eve gelince çocukla ilgilenip kaliteli zaman geçirebilirler. Bazı anneler de çalışmaz, evde çocuğuyla birliktedir ama ilişkilerine duygusal bir yatırımı yoktur. Burada önemli olan o ilişkide var olması gereken anlayış, annenin rehberliği ve koşulsuz sevgisinin olup olmadığıdır. Bebekle kaliteli zaman geçirmek bebeğin özgüvenini artırır, hayattan keyif almasını sağlar. Çocuk sevildiğini hissettikçe kendini değerli hisseder.
10-Çocuk yaşamında ilk 1000 günün önemi nedir?
Hamileliğin ilk gününden bebeğin 2 yaşına kadar olan dönemine ilk 1000 gün diyoruz. İlk 1000 günde bebekler hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı büyür ve zihinsel kapasitelerinin önemli bir kısmına ulaşır. Hayatın ilk 1000 gününde, uzun dönemde çocuğun hatta erişkinin sağlığını etkileyen bazı durumları engellemek veya azaltmak mümkündür.Bu dönemde gebelik ve doğum sonrası bebeğin beslenmesi, bebeğin fiziksel, ruhsal, zihinsel ve motor gelişimi çok önemli.
Ben zayıflasam da kollarım şişman kalıyor diyorsanız...

Kadınların en önemli estetik kaygılarının başında sarkan kollar geliyor. İlerleyen yaş, sık kilo alıp verme ve genetik faktörler nedeniyle kollarda oluşan sarkma görüntüsü, estetik uygulamalarla giderilebiliyor.
Memorial Şişli ve Ataşehir Hastaneleri Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü'nden Op. Dr. Esra Bilgen, sıkı kollar için yapılan estetik uygulamalar hakkında bilgi verdi.Spor ve diyet kollarınızı inceltmeye yetmeyebilir
Kolun arka ve iç kısımlarındaki sarkmalar, bu bölgede yağ birikimleri ve deri sarkmasıyla ortaya çıkar. Kol sarkması orta ve ileri yaşta egzersiz azlığına bağlı olabileceği gibi, gençlerde de sık görülmektedir. Genetik özellikler, yaşlanma, yerçekiminin etkisi, güneşe fazla maruz kalma gibi faktörler cilt ve cilt altı dokusundaki gevşemeyi arttırır. Sık kilo alıp vermek de cildin kollarda sarkmalara neden olmaktadır. Dönem dönem gerilip tekrar daralan deri, zamanla elastikiyetini kaybeder ve alınıp verilen kiloların sonucunda sarkmalar daha da çok belirgin hale gelir.
Günlük hayatta kolayca uygulanabilen yürüyüş ve koşu gibi egzersizler genellikle bacak kaslarını çalıştırırken, kollar için ayrı programlar uygulanmalıdır. Ancak sağlıklı beslenme ve spora rağmen kol sarkması şikayetlerinden kurtulmak mümkün değilse, estetik uygulamalar bu sorunu ortadan kaldırabilmektedir.
Kısa sürede iyileşme sağlanıyor ve ameliyat izleri görünmüyor
Sarkmanın derecesine bağlı olarak sadece koltuk altından yapılan bir kesiyle germe işlemi yapılabilir. Koltuk altından dirsek üst iç kısmına uzanan bir kesiyle, fazla ve gevşek derinin mekik şeklinde çıkarılıp cildin tekrar tamir edilmesi yöntemi de tercih edilmektedir. Kol sarkmalarında uygulanan kol germe ameliyatı genellikle genel anestezi altında ve bazen de lokal anestezi ile yapılır. Operasyon ortalama 1-3 saat arası sürer. Hasta ameliyatın ardından taburcu olabilir ya da sarkmanın durumuna göre hastanede yatış yapılabilir. Ameliyat sonrası genellikle hastanın yaşam kalitesini etkileyecek şekilde ağrı görülmez. Bu yöntemle yapılan operasyon sonrasında, kollar her iki yanda kapalı durduğunda yani genel gündelik yaşam pozisyonunda ameliyat izi görünmemektedir.
Ben zayıflasam da kollarım şişman kalıyor diyorsanız…
Kolların vücudun genel yapısına göre kalın olması da kadınlar arasında yaygın olan şikayetler arasındadır. Bu orantısızlığın nedeni yağ fazlalığı ise; bu durumda sıklıkla kullanılan yöntem liposuction adı verilen yağların vakum yardımıyla çekilmesi işlemidir. Son yıllarda endüstriyel gelişmelerin cerrahiye katkıları sonucu liposuction işlemi lazer ya da ultrason yardımı ile gerçekleştirilebilmektedir Ancak bu işlemlerin tümünde temel olan yağların ince kanüllerle vücut dışına alınmasıdır. Özellikle liposuctiondan sonra hastalar ödem azaltıcı kol korseleri kullanmaktadır.
Kol sarkmasının tekrarlamaması için yaşam tarzınızı değiştirin
Operasyon sonrasında istenilen görünüm ve yaşam konforuna ulaşılsa bile şikayetlerin tekrarlanmaması için günlük yaşamda bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Her geçen gün yaşlanmanın etkilerine karşı koymak ve cildi genç tutmak için bir takım tedbirler alınmalıdır. Dengeli bir beslenme programı uygulamak, yeterli ölçüde fiziksel aktivitelere zaman ayırmak, kaliteli ve düzenli uyumak; alkol, sigara ve stresten uzak durmak, kahve ve kahve tüketimini sınırlandırmak genç ve sağlıklı kalmanızı sağlayacaktır.
Soğuk Lipoliz ile bölgesel yağlara 1 seansta veda edin!

Hiçbir cerrahi müdehalede bulunmadan, özel bir sistemle yağ hücrelerinin dondurularak daralmasını ve büzülerek bozulmasını sağlayan özel bir cihazın kullanıldığı işlem, egzersize ve olağan diyetlere karşı dirençli yağ depolarını tek seansta %40-%60 oranında azaltıyor.
Aplus Poliklinik Medikal Estetik doktorlarından Dr. Aslı Şimşek Azlar, Soğuk Lipoliz yöntemini “Yağ hücrelerini dondurarak işlevsiz hale getirerek, kontrollü bir biçimde yok edilmesini sağlıyoruz. Bu işlem için özel cihazlarla bölgesel cilt soğutma işlemi gerçekleştiriliyor. Bu yöntem ile tek seansta %40 ile %60 oranında yağ birikintisinin kalıcı olarak azalması sağlanabiliyor” şeklinde açıkladı. Ağrısız, acısız, zahmetsiz ve sadece bir seanslık işlem olduğuna dikkat çeken Dr. Aslı Şimşek Azlar, tek seansta 2-4 cm incelme sağlanabildiğini ve işlem gören yağın kalıcı olarak yok edildiğini söyledi.
Kristalize Edilen Yağ Hücreleri Apopitoza Uğruyor
İşlemin nasıl bir uygulama olduğu hakkında bilgi veren Aplus Poliklinik doktorlarından Azlar, “Uygulama bölgesinde kontollü bir şekilde soğutularak kristalize edilen yağ hücreleri apopitoz dediğimiz programlanmış hücre ölümüne uğramakta ve bu sayede beden siluetinde düzenli ve orantılı bir incelme görülmektedir. Bu yöntemin en önemli özelliği diğer agresif yöntemler gibi vücudun belli bölgelerinde çökme yaratmaması olarak söylenebilir” dedi.
Hiçbir şekilde ağrı, spazm ya da hematomlar gibi sorunlar yaratmayan işlem bu nedenle, iş kayıpları ve hayat kalitesindeki düşüşler gibi olumsuzlulara yol açmayarak uygulama sonrası nekahat döneminin hasta için oldukça konforlu olmasını sağlıyor.
Soğuk lipoliz bölgesel yağlanma sorunu yaşayan, fazka kilolarla mücadelede doğal yöntemleri tercih eden ve sosyal yaşamından ödün vermek istemeyen kişilerce tercih ediliyor. İşlem alanında uzman ve bu uygulamaya özel olarak eğitim görmüş hekimler tarafından uygulanabiliyor.
Sadece bir saatlik tek seansla uygulanan soğuk lipoliz, iki ay gibi bir sürede, ilgili bölgede %40 ile %60 oranında bir incelme sağlıyor. İşlem sonrasında, bölgede oluşabilen kızarıklık ve geçici bir kaşınma ya da uyuşma hissi kısa sürede geçiyor. Yöntem diğer bütün medikal yöntemlerden farklı olarak tıpkı lazer liposuction gibi yağ hücre sayısını azalttığı için elde edilen sonuçların kalıcı olması sebebiyle tercih ediliyor.
23 Mayıs 2016 Pazartesi
Mercimeğin Yararları
Mercimek Nedir? Mercimeğin Yararları Nelerdir?
Mercimeğin başka isimleri de merdümek, lens, lens esculenta, ervumlens lentil, lentille comestibledir. Bakla, fasulye, akasya, keçiboynuzu vb. badıçlı pek çok sebze ve ağaçları içine alan, iki çenekli ayrı taç yapraklılardan büyük bir bitki ailesindendir. Uzunluğu 20 cm ya da 70 cm dir. Bir senelik yuvarlak bir sebze bitkisidir. Mercimeğin zayıf ve narin bir kökü vardır. Gövde kısmı cılız olup dalarla ayrılır. Bu sebepten esas gövdesi seçilemez. Gövdeleri dik olup, tüylüdür. Meyveleri baklaya benzer olup, adını alan sarıyı andıran kahve şişkin torbalarda oluşur. Torba içindeki tanelere mercimek ismi verilir. Şekil itibariyle mercimek taneleri yayvan düz, 0.5 cm büyüklüğünde disk biçimindedirler. Büyüklük, şekil ve renklerine göre adlandırılırlar. Bunlar sultan mercimek, yeşil mercimek, kırmızı mercimek olarak üçe ayrılır. En eski zamanlardan buyana Akdeniz bölgesinde yetiştirilmektedir. Güney Anadolu, Ege, Marmara bölgesinde yetiştirilir. İçerisinde B vitaminleri ve fosfor vardır.
Mercimeğin Yararları
- Demir içermektedir. Kan yapan bir besindir.
- Protein ölçüsü çok fazladır. Bu sebeple enerji verir.
- Mercimek, sinirleri güçlendirir.
- Mercimek kabızlığa iyi gelir.
- Anne sütünü fazlalaştırır. Sütün besin değerini arttırır.
- Gebelerde bebeğin kanlı-canlı olmasına yarar. Anneyi de besler ve halsiz olmasını önler.
Not: Mercimeğin sindirimi güç olduğu için mide rahatsızlığı olanlar daha çok çorba olarak içmelidir.
İlgili aramalar: mercimeğin faydaları nelerdir, mercimeğin yararları
Mercimeğin başka isimleri de merdümek, lens, lens esculenta, ervumlens lentil, lentille comestibledir. Bakla, fasulye, akasya, keçiboynuzu vb. badıçlı pek çok sebze ve ağaçları içine alan, iki çenekli ayrı taç yapraklılardan büyük bir bitki ailesindendir. Uzunluğu 20 cm ya da 70 cm dir. Bir senelik yuvarlak bir sebze bitkisidir. Mercimeğin zayıf ve narin bir kökü vardır. Gövde kısmı cılız olup dalarla ayrılır. Bu sebepten esas gövdesi seçilemez. Gövdeleri dik olup, tüylüdür. Meyveleri baklaya benzer olup, adını alan sarıyı andıran kahve şişkin torbalarda oluşur. Torba içindeki tanelere mercimek ismi verilir. Şekil itibariyle mercimek taneleri yayvan düz, 0.5 cm büyüklüğünde disk biçimindedirler. Büyüklük, şekil ve renklerine göre adlandırılırlar. Bunlar sultan mercimek, yeşil mercimek, kırmızı mercimek olarak üçe ayrılır. En eski zamanlardan buyana Akdeniz bölgesinde yetiştirilmektedir. Güney Anadolu, Ege, Marmara bölgesinde yetiştirilir. İçerisinde B vitaminleri ve fosfor vardır.
Mercimeğin Yararları
- Demir içermektedir. Kan yapan bir besindir.
- Protein ölçüsü çok fazladır. Bu sebeple enerji verir.
- Mercimek, sinirleri güçlendirir.
- Mercimek kabızlığa iyi gelir.
- Anne sütünü fazlalaştırır. Sütün besin değerini arttırır.
- Gebelerde bebeğin kanlı-canlı olmasına yarar. Anneyi de besler ve halsiz olmasını önler.
Not: Mercimeğin sindirimi güç olduğu için mide rahatsızlığı olanlar daha çok çorba olarak içmelidir.
İlgili aramalar: mercimeğin faydaları nelerdir, mercimeğin yararları
Sahte botoks paniği!

Dentapolitan Diş Hastanesi İmplotoji Uzmanı ve Çene Cerrahı Doç. Dr. Mustafa Tek, botoks konusunda çok önemli açıklamalar yaptı.
BOTOKS NASIL ETKİ GÖSTERİR?
Botoks uygulandığı kas dokusunda sinirleri bloke ederek, kasın kasılmasını engellediğine vurgu yapan Tek, "Sinir uçlarından nörotransmitterin salınımını engeller. Böylece uygulandığı bölgede cilt dokusu düzgün ve kırışıksız olur.
UYGULAMASI ZOR MUDUR? YAN ETKİSİ VAR MIDIR?
Botoks uygulamak kolay bir işlemdir ve ağrı yok denecek kadar azdır. Uygulamasından sonra hafif şişlik ve kızarıklıkla karşılaşabilineceğini aktaran Dr. Tek 'kaslar üzerine etkisinin 4- 8 ay boyunca devam ettiğini bildirdi. Daha sonra tekrarlanması gerekebilir" dedi.
BOTOKS TEDAVİ AMAÇLI DA KULLANILABİLİR Mİ?
Günümüzde genellikle Botoksun kozmetik amaçlı yüzdeki mimik çizgilerinin yumuşatılması için kullanıldığına dikkat çeken Dentapolitan Diş Hastanesi İmplotoji Uzmanı ve Çene Cerrahı Doç. Dr. Mustafa Tek , "Botoks günümüzde tıp ve diş hekimliği dünyasında tedavi amaçlı da kullanılıyor" şeklinde devam etti.
Diş hekimliği pratiğinde tedavi amaçlı olarak "temporomandibuler eklem = çene eklemi tedavisinde, çiğneme kaslarının asimetrik gelişiminin tedavisinde, gummy smile = görünen diş eti estetiğinin düzenlenmesinde, bruksizm = diş gıcırdatma tedavisinde, trigeminal nevralji, tik ve tremor gibi bozukluklarin tedavisinde, çesitli spastik bozukluklarda, aşırı terleme ve bazı nörolojik hastaliklar gibi" kullanılmaktadır.
FELÇ EDER Mİ?
Botoks 18 yaş üstü bireylerde ve hekim endikasyonuna göre ihtiyaç duyulduğu zaman, estetik amaçlı ya da tedavi amaçlı yapılabilir. Botoks sadece enjekte edildiği kasın kasılmasını geçici süre olarak engeller. Felç eder bilgisi tamamıyla yanlış kullanılmaktadır.
BOTOKS KİMLER TARAFINDAN YAPILMALIDIR?
Botoks uygulaması bu konuda eğitim almış uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.
SAHTE BOTOKSLAR VAR MIDIR?
Dentapolitan Diş Hastanesi İmplotoji Uzmanı ve Çene Cerrahı Doç. Dr. Mustafa Tek Piyasada satışa sunulan ucuz botokslar vardır. Bunlar steril olmayan koşullarda izinsiz üretilmiştir. Denetimi olmayan ve bu konuda uzman olmayan kişiler tarafından hastalara uygulanmaktadır. Bu konuda hekimlerin ve hastaların dikkatli olması gerekir. Botoks yüz dolgusu değildir. Dolasıyla yüzü şişirmez. Mimik çizgilerini yumuşatır dedi.
Sabah sporunun faydaları

Hiçbir şey yemeden yapılan sabah sporu yağ yaktırır. Çünkü vücut uykudayken ihtiyaç duyduğu enerjiyi karbonhidratlardan alır ve sabah uyandığımızda bu depo tükenmiş olduğundan vücut ihtiyacı olan enerjiyi yağlardan sağlar.
Yapılan araştırmalar da sabah saatlerinde yapılan yürüyüş, koşu gibi aktivitelerin yağ yakımını kolaylaştırdığını ve hızlandırdığını gösteriyor. Ancak sağlığınız zarar görmeden kilo verebilmeniz için dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var :
Öncelikle kalbinizi zorlamayacak egzersizler yapmalısınız. Örneğin 30 dakikalık yürüyüş yeterli.
Sabah egzersizlerinin ardından kahvaltı etmelisiniz. Uzun süre aç kalırsanız vücudunuz bir miktar yağ yaktıktan sonra ihtiyacı olan enerjiyi proteinlerden almaya başlar. Bu da kaslarınızın kullanacağı proteinlerin tükenmesi anlamına gelir. Kaslarınız güçsüzleşir. Bir süre sonra sabah sporunu isteseniz de yapamayacak hale gelirsiniz.
Sabah sporuna ara verdiğinizde karbonhidrat ağırlıklı kahvaltı ederseniz, vücut insülin salgılayacağı için kilo alırsınız. İnsülin, vücudun yağ depolamasını kolaylaştırır.
Sabah egzersizlerini uyandıktan on beş dakika kadar sonra yapmalısınız. Eğer daha geç yaparsanız vücudunuzun insülin direnci düşer ve açlık hissi ağır basar. Bu hisle güne başlamak bıkkınlık hissi doğurur ve kısa sürede sabah sporunu bırakırsınız.
Eğer sabah sporuna hafif esneme hareketleri eklerseniz vücudunuz mutluluk hormonu salgılar.
Ergenlere karşı dikkat etmesi gereken 10 madde

Zorlu bir süreç olan ergenlikte hem ailelere hem de öğretmenlere büyük sorumluluklar düşüyor. Ergeni hafife almak ve suçlamak, uzak durulması gereken davranışların başında geliyor. Erken gelişenlerde aşırı güven ve saldırganlık, geç gelişenlerde ise güvensizlik ve kıskançlık duyguları gelişebiliyor.
Ergenlik çağındaki bir kişinin aşırı dakik ve düzenli olmasının normal bir durum olmadığını vurgulayan Psikolog Dilber Demir Baydar, ergenlere karşı dikkat etmesi gerekenleri 10 maddede sıraladı.Yetişkinliğe ilk adım olan ergenlik (puberte), kızlarda 12-13, erkeklerde ise 13-14 yaşlarında ortaya çıkıyor. Ergenlik dönemini tek bir dönem olarak ele almamak; ön ergenlik, orta ergenlik ve ileri ergenlik olmak üzere 3 dönemde incelemek gerekiyor.
Medical Park Tarsus Hastanesi Psikoloğu Dilber Demir Baydar'a göre, hem aile hem de eğitimci olarak her dönemin özelliklerini bilmek büyük önem taşıyor.
YOĞUN DUYGUSALLIK DÖNEMİ
Ön ergenlik döneminin 12-15 yaşları arasını kapsayan, biyo-fizyolojik değişimlerin yaşandığı dönem olduğunu kaydeden Psikolog Dilber Demir Baydar, "Orta ergenlik dönemi 15-18 yaşları arası; yoğun duygusallığın yaşandığı, kalıcı kişiliğin, benlik saygısının, kalıcı kimliğin oluşturulduğu bir dönemdir. İleri ergenlik dönemi 18-22 yaşları arası; gencin sosyal kimliğini sosyal alana taşıdığı, kuşaklar arası çatışmanın yaşandığı dönemdir" diyor.
BUNLARI SAKIN YAPMAYIN
Zorlu bir süreç olan ergenlikte, hem ailelerin hem de eğitimcilerin üzerine düşen sorumluluk da büyük. Psikolog Baydar, ergen ailelerinin ve eğitimcilerin 10 temel davranıştan kaçınması gerektiğini vurgularken bunları şöyle sıralıyor:
1-Öğrenciler arasında fiziksel karşılaştırma, hafife alma, eksik bulma ve suçlama yapılmamalı.
2- Fiziksel olarak öğrencilerin gösterişli olup olmaması öğretmenlerin değerlendirmelerine etki etmemelidir.
3- Öğrencilerin yapmaları gereken etkinliklerin, onların kritik dönemlerine, hazır bulunuşluklarına uygun olup olmadığına dikkat edilmelidir.
4- Çocukların bu dönemde, özellikle bazı hareket becerilerinde yetersizlikler göstermeleri doğal karşılanmalı ve geliştirilmeleri sağlanmalıdır.
5- Çocuk ve gençlere yönelik uyarı ve yönlendirmeler, onların fiziksel gelişim dönemlerinin özelliklerine uygun olmalıdır.
6- Ergenlerin fiziksel gelişimleri konusunda öğretmenler ve veliler ciddi bilgi sahibi olup, onların sorunlarını önemsemelidirler.
7- Sınıfta cinsel konular anlatılırken orta yol bulma hususunda duyarlı olmak gerekir.
8- Sınıftaki öğrencilerin fiziksel konularda birbirleriyle alay etmelerinin önüne geçmek gerekir.
9- İlköğretimden itibaren kız ve erkeklerin uygun cinsel roller sergilemelerine duyarlı olunmalı.
10- Fiziksel motor gelişmede yoğun bireysel ayrılıkların olduğu bilinmeli ve onlarla ilişkiler de bu husus her zaman göz önünde tutulmalıdır.
5 TEMEL SORUN YAŞIYORLAR
Psikolog Dilber Demir Baydar, ergenlik döneminde birçok sorun yaşandığını da vurguluyor. Baydar, bu sorunları şöyle özetliyor:
1- Erken ve Gecikmiş Erinlik:
Genetik ve çevre şartlarına bağlı olarak, erinlik belirtileri geç veya erken ortaya çıkabilir. Bazen kızlarda 8-9 yaşlarında göğüs gelişimi, 10 yaşlarında da regl görülür. Bu döneme erken giren kızlar, çoğu zaman bunu saklarlar ve bu durum onları strese sokar. Erkeklerde böyle bir saklama ihtiyacı olmaz. Erken gelişenlerde aşırı güven ve saldırganlık, geç gelişenlerde ise güvensizlik ve kıskançlık duyguları gelişir. Erkeklerde erinlik gecikmesi kızlardan daha çok olur. Kronik hastalıklar ve beslenme bozuklukları, her iki cinste de erinliği geciktirebilir. Erinliğe erken veya geç girmek bazı psiko-sosyal mutluluk ve sorunlar getirebilir.
2- Şişmanlık:
Ağırlığın boya göre fazla olmasına şişmanlık denir. Eğer şişmanlık, ergenliğe girerken alınan faz la kalori ve streslerin etkisiyle oluşursa, bu sorun olur. Şişmanlık, başka sorunların da kaynağı olabilir. Bunlara yardımcı olmak ve sorunlarıyla ilgilenmek yararlı olur. Erinlik döneminde organlar oransız geliştiği için gençler zaten huzursuzdurlar. Şişmanlık onları iyice huzursuz eder.
3- 'O' beden İsteği:
Zayıflamak amacıyla perhiz yapılması ve bunun aşırı bir şekilde uygulanmasıyla zarif bir bedene sahip olma isteğidir. Fakat bu, bir tür hastalık olan Anorexia Nervosa'ya yol açabilir. Genellikle ergenliğin erken dönemlerinde kız çocuklarda görülür. Psikolojik nedenli iştahsızlık ve aşırı derece de kilo kaybı ile beliren ender bozukluklardan birisidir. Gençlere mutlaka bu konuda uyarı yapılması gerekir.
4- İskelet Bozuklukları:
Ergenlikte kemiklerin hızlı büyümesine paralel olarak 'skolyoz' ve 'epifiz' kayması gibi bazı hastalıklar da ortaya çıkar.
5- Akne Vulgaris:
Bazı hormonların artmasıyla, ergenlikte hem kıllanma, hem de yağlanma meydana gelir. Özellikle 13-18 yaşları arasında oluşan yağ bezlerinin ve kıl diplerinin iltihaplanmasıyla, Akne Vulgaris denen hastalık ortaya çıkar.
HANGİSİ NORMAL, HANGİSİ DEĞİL?
Psikolog Dilber Demir Baydar, ergenlerin bazı davranışlarının 'normal' olduğunu ve anlayışla karşılanabileceğini, ancak bazı davranışları için uzman desteği almak gerekebileceğini belirtiyor. Baydar, bu davranışları şöyle gruplandırıyor:
-Normal davranışlar:
Okul için yapması gerekenlerle ilgili tüm sorumluluğu üstüne almak.
Kendini aynı cinsten olan ebeveynle özdeşleştirir.
Hatalarından ders alır.
Mantıksız kurallara kızar ve bunu dile getirir.
Bazen çok özenli ve duyarlı, bazen tam aksi olur.
Ailesiyle bağları gevşerken, arkadaşlarıyla artar.
Yanlış davranışlarının sonunda samimice pişman olur.
Rahatlıkla değişik duygularını ifade eder.
Biraz dağınık, biraz derli topludur.
Görüntü ve davranışları ergenlere özgüdür.
Sevildiğine inanır, benlik saygısı yüksektir.
-Normal olmayan davranışlar:
Okul ile ilgili her şey için endişelenmeyi anne babasına bırakır.
Kendini karşı cinsten kişiyle özdeşleştirir.
Aynı hataları tekrarlar.
Mantıksız kuralların ya hepsine karşı çıkar veya hepsine boyun eğer.
Hiç kimseyi önemsemez ve değer vermez.
Arkadaşlarına ilgisi az, anne babasına çoktur.
Pişmanlık duymaz, suçu başkasına atar.
Değişik duygularını ya ifade etmez ya da sadece iyi olanları söyler.
Aşırı derecede derli-toplu ve dakik olur; adetlere uyar.
Görüntü ve davranış konusunda ebeveynlere uyar.
Sevilmediğine ve değerinin olmadığına inanır.
Matcha çayı, yeşil çayın tahtını sallar mı?

Son zamanlarda Japon çay seremonilerinin vazgeçilmezlerinden olan Matcha çayı Dünya'da ve ülkemizde giderek popüler olmaya başladı. Sebebi ise yeşil çaya göre antioksidan etkisinin çok daha fazla olması. Yeşil çaydan farkı toz halinde bulunması ve sıcak suya karıştırılarak hazırlanması. En çok öne çıkan özelliklerinden biri de son dönemde oldukça gündemde olan Goji berry'den yaklaşık 6 kat daha fazla antioksidan içeriyor olması.
Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber yeşil çayın tahtını sallamaya aday Matcha çayının sağlık üzerindeki etkileri nelerini açıklıyor.
Kansere karşı koruma sağlar
Amerika Kanser Birliği tarafından doğal bir anti-kanserojen olarak kabul edilen epigallokateşingallat içeriği ile kansere yakalanma riskini azaltıyor. Yeşil çaydan farkı ise bu bileşeni yeşil çaya göre 137 kat daha fazla içermesidir.
Kahveye göre daha enerjik ve dikkatli olmanıza yardımcı olabilir
Bir kupasında yaklaşık 30 mg kafein olan Matcha çayında bir kupa kahvenin üçte biri kadar kafein olsa da, içerdiği L-theanine ile kafein emiliminin daha yavaş gerçekleşmesini sağlayarak kafeinin olumlu etkilerinin daha uzun zaman sürmesini sağlıyor.
Kolesterol üzerinde olumlu etkileri olabileceği düşünülüyor
2009 yılında yapılan bir bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre kötü huylu kolesterolü düşürmeye yardımcı, bu nedenle de kalp sağlığı için yararlı etkileri olduğu düşünülüyor.
Bazı aktivitelerde yardımcı olabilir
L-theanine'nin beyinde alfa dalgalarını arttırdığı buna bağlı olarak da yeni şeylerin üretimini arttırabileceği düşünülüyor.
NASIL HAZIRLANIR?
Toz bir çay olan Matcha çayı süzgeçten geçirilerek bardağa aktarılır ve su ile karıştırılır. Suyun ideal sıcaklığı 70-80 derece arasındadır.
GÜNLÜK NE KADAR TÜKETİLEBİLİR?
Önerilen bir bilimsel dozu olmasa da günde 1-2 gramlık tüketiminin yeterli olduğu düşünülüyor.
FAZLASI ZARARLI MI?
Aynı yeşil çay ve diğer bitki çayları gibi, önerilenden fazla tüketiminin karaciğer yetmezliğine yol açabileceği düşünülüyor. Diğer bitki çaylarında olduğu gibi günde en fazla 2-3 kupa limitinin aşılmaması gerektiği üzerinde duruluyor.
KİMLER İÇİN UYGUN DEĞİL?
Çay alerjisi olanların, ağır demir yetersizliği olan kişilerin, reflü gibi bir sindirim sistemi sorunu olanların veya ishale yatkın olan kişilerin, gebe ve emziklilerin tüketmemesi gerekiyor. Böbrek taşı veya yetersizliği olan kişiler için de Matcha çayı önerilmiyor. Herhangi bir hastalık sebebi ile düzenli ilaç kullanan kişilerinde doktor ve/veya diyetisyenlerine danışmadan tüketmemeleri gerekiyor.
20 Mayıs 2016 Cuma
Latin Çiçeğinin Yararları
Latin çiçeği nedir? Latinçiçeğinin yararları nelerdir?
Latin çiçeğinin bilinen başka isimleri de Frenkteresi, Tropaeloum, Nasturtium, Capucinedir. Latinçiçeklerinden, kalkan biçiminde yuvarlak yapraklı, sarı ve kırmızı çiçekli, otsu bir süs bitkisidir. Latinçiçeğigiller ailesindendir. Uzunluğu 40 cm’den başlar bazı türlerinde metrelerce uzayabilir. Türüne göre latinçiçekleri bir veya çok senelik ota benzer bir bitkidir. Maviye çalan yeşil yaprakları vardır. Mis kokulu ışıldayan çiçekleri, kızıl, turuncu, sarı, kırmızıya benzer ve krem rengi tonlaradır. Bitkinin tohumları barbunya iriliğindedir.Tohumlarıyla yayılmaktadır. Anavatanı Latin Amerika’daki hafif soğuk olan And Dağları bölgesidir. Çekici güzellikteki çiçekleri ve yaprakları sebebiyle dünyaya yayılan latinçiçeği, türkiyede de bazı şehirlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.
İçerisinde C vitamini, glükosilinat, hardal yağı ve ne olduğu bilinmeyen bakteri yok edici bileşikler vardır. Bitkinin yaprak, çiçek ve yakma özelliği olan çiçek tohumları salata olarak yenilir. Taze çiçek tomurcukları ve yeşil haldeki tohumları turşu yapılarak yenebilir.
Latinçiçeğinin Yararları
- Yemek yeme isteğini arttırır. Hazmetmeye iyi gelir.
- C vitamini eksikliği hastalığına iyi gelir.
- Solunum yollarındaki rahatsızlık, bronşit, grip ve soğuk algınlığı gibi hallerde iyi gelir.
- Saç dökülmeleri ve tırnak kırılmalarına engel olduğu bilinmektedir.
Hazırlanışı: 1 ya da 2 şeker kaşığı bitki (yaprak-çiçek) karışımı üzerine 1 bardak kaynar su eklenir10-15 dakika zamanla demlendirilerek hazırlanan çay, günde üç kere birer bardak içilir.
Latin çiçeğinin bilinen başka isimleri de Frenkteresi, Tropaeloum, Nasturtium, Capucinedir. Latinçiçeklerinden, kalkan biçiminde yuvarlak yapraklı, sarı ve kırmızı çiçekli, otsu bir süs bitkisidir. Latinçiçeğigiller ailesindendir. Uzunluğu 40 cm’den başlar bazı türlerinde metrelerce uzayabilir. Türüne göre latinçiçekleri bir veya çok senelik ota benzer bir bitkidir. Maviye çalan yeşil yaprakları vardır. Mis kokulu ışıldayan çiçekleri, kızıl, turuncu, sarı, kırmızıya benzer ve krem rengi tonlaradır. Bitkinin tohumları barbunya iriliğindedir.Tohumlarıyla yayılmaktadır. Anavatanı Latin Amerika’daki hafif soğuk olan And Dağları bölgesidir. Çekici güzellikteki çiçekleri ve yaprakları sebebiyle dünyaya yayılan latinçiçeği, türkiyede de bazı şehirlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.
İçerisinde C vitamini, glükosilinat, hardal yağı ve ne olduğu bilinmeyen bakteri yok edici bileşikler vardır. Bitkinin yaprak, çiçek ve yakma özelliği olan çiçek tohumları salata olarak yenilir. Taze çiçek tomurcukları ve yeşil haldeki tohumları turşu yapılarak yenebilir.
Latinçiçeğinin Yararları
- Yemek yeme isteğini arttırır. Hazmetmeye iyi gelir.
- C vitamini eksikliği hastalığına iyi gelir.
- Solunum yollarındaki rahatsızlık, bronşit, grip ve soğuk algınlığı gibi hallerde iyi gelir.
- Saç dökülmeleri ve tırnak kırılmalarına engel olduğu bilinmektedir.
Hazırlanışı: 1 ya da 2 şeker kaşığı bitki (yaprak-çiçek) karışımı üzerine 1 bardak kaynar su eklenir10-15 dakika zamanla demlendirilerek hazırlanan çay, günde üç kere birer bardak içilir.
Margaritin Yararları
Margarit nedir?
Margarit bilinen başka isimleri de Çayır kasımpatı ve öküzgözüdür.
Üzerinde gür otlar biten Dağlarda ve çayırlarda görülen hayranlık uyandıran çiçekli bir bitkidir. Kasımpatı’yı andıran çiçekleri vardır. Düz ve nemli yerleri sever. Dalları küçüktür. Yeşil yaprakları dantel işlemesi gibidir. Çiçeklerinin her bitarafı beyaz yapraklıdır. Orta bölümü koyu sarı tondadır. Çiçekleri yaz aylarında toplanıp, kurutulur.
Margaritin yararları
- İdrar yapımını arttırır. Ter atmaya iyi gelir.
- Böbrek taşlarının düşürmek için kullanılabilir.
- Karaciğer hastalıklarında yararlıdır.
- Egzama, temriye gibi deri hastalıklarına iyi gelir.
İlgili aramalar: margaritin yararları, öküzgözü çiçeği, çayır kasımpatı çiçeğinin faydaları
Margarit bilinen başka isimleri de Çayır kasımpatı ve öküzgözüdür.
Üzerinde gür otlar biten Dağlarda ve çayırlarda görülen hayranlık uyandıran çiçekli bir bitkidir. Kasımpatı’yı andıran çiçekleri vardır. Düz ve nemli yerleri sever. Dalları küçüktür. Yeşil yaprakları dantel işlemesi gibidir. Çiçeklerinin her bitarafı beyaz yapraklıdır. Orta bölümü koyu sarı tondadır. Çiçekleri yaz aylarında toplanıp, kurutulur.
Margaritin yararları
- İdrar yapımını arttırır. Ter atmaya iyi gelir.
- Böbrek taşlarının düşürmek için kullanılabilir.
- Karaciğer hastalıklarında yararlıdır.
- Egzama, temriye gibi deri hastalıklarına iyi gelir.
İlgili aramalar: margaritin yararları, öküzgözü çiçeği, çayır kasımpatı çiçeğinin faydaları
Etiketler:
çayır kasımpatı,
kasımpatı,
margarit,
öküzgözü
19 Mayıs 2016 Perşembe
Mahlebin Yararları
Mahlep Nedir? Mahlebin Yararları Nelerdir?
Mahlepin bilinen başka isimleri de İdrisağacı, Prunus mahaleb, Rosaceaedir. Yaprakları almaşlı dizilişte, çiçekleri er dişi ya da tek eşeyli, ışınsal simetrili, çanak ve taç yaprakları 4-5 tane olup serbest, bazen taç yaprakları olmayan, bazı türlerinin kültürü yapıları, ülkemizde 35 cins ve 242 kadar türle temsil edilen, otsu, çalımsı ya da ağaçsı bazen dikenleri olan bitkiler ailesindendir. İdris ağacı olarak da bilinen boyu kısa olan bir çalıdır. Bazen de 8 - 10 m’ye kadar uzar ve kışın yaprağını döken ufak bir ağaçtır. Yeni filizleri tüylüdür. Yaprakları yuvarlak ya da büyük yumurta şekillidir. Uzunluğu 3 ila 6 cm, kenarları çentikli, alt kısımlarında ana damar olan yerleri tüyler vardır. Güzel kokulu çiçekleri beyaz tondadır. Minik 5 ila 6 mm büyüklüğündeki meyve büyüdükçe siyah bir renge dönüşür.
Anayurdu Avrupa ve Batı Asya’dır. Türkiye de ise Tokat, Niksar, Zile, Amasya, Çorum ve Mardin gibi dağ yamaçlarında, kireç taşlı topraklarda görülür. Kurutulan meyveleri baharat (Mahlep) olarak kullanılır. Özellikle hamur işi pastalara kendine özel güzel bir koku vermektedir.
Mahlebin Yararları
* İdrar yapımını arttırır.
* Tonik etkisi vardır. ,
* Cinsel isteği arttıran ilaç etkisindedir.
* Astım, balgam söktürmeye iyi gelir.
* Prostat büyümesine karşı kullanılır.
İlgili aramalar: mahlepin yararları nelerdir, mahlebin faydaları
Mahlepin bilinen başka isimleri de İdrisağacı, Prunus mahaleb, Rosaceaedir. Yaprakları almaşlı dizilişte, çiçekleri er dişi ya da tek eşeyli, ışınsal simetrili, çanak ve taç yaprakları 4-5 tane olup serbest, bazen taç yaprakları olmayan, bazı türlerinin kültürü yapıları, ülkemizde 35 cins ve 242 kadar türle temsil edilen, otsu, çalımsı ya da ağaçsı bazen dikenleri olan bitkiler ailesindendir. İdris ağacı olarak da bilinen boyu kısa olan bir çalıdır. Bazen de 8 - 10 m’ye kadar uzar ve kışın yaprağını döken ufak bir ağaçtır. Yeni filizleri tüylüdür. Yaprakları yuvarlak ya da büyük yumurta şekillidir. Uzunluğu 3 ila 6 cm, kenarları çentikli, alt kısımlarında ana damar olan yerleri tüyler vardır. Güzel kokulu çiçekleri beyaz tondadır. Minik 5 ila 6 mm büyüklüğündeki meyve büyüdükçe siyah bir renge dönüşür.
Anayurdu Avrupa ve Batı Asya’dır. Türkiye de ise Tokat, Niksar, Zile, Amasya, Çorum ve Mardin gibi dağ yamaçlarında, kireç taşlı topraklarda görülür. Kurutulan meyveleri baharat (Mahlep) olarak kullanılır. Özellikle hamur işi pastalara kendine özel güzel bir koku vermektedir.
Mahlebin Yararları
* İdrar yapımını arttırır.
* Tonik etkisi vardır. ,
* Cinsel isteği arttıran ilaç etkisindedir.
* Astım, balgam söktürmeye iyi gelir.
* Prostat büyümesine karşı kullanılır.
İlgili aramalar: mahlepin yararları nelerdir, mahlebin faydaları
Lavantanın Yararları
Lavanta nedir? Lavantanın Yararları nelerdir?
Lavantanın bilinen başka isimleri de Lavandula, Lavandar, Lavandedir. Ballıbabagiller ailesindendir. Lavanta en fazla 1 metre kadar uzayabilir. Gövdesinde köşeleri olan ikiye ayrılmış şekilli yeşil renkli ve güzel kokuludur. Fakat bitkinin ikinci senede gövdesi oduna benzemeye başlar. Gri rengi andıran yeşil tonda, narin uzun ve güzel kokulu yaprakları vardır. saplarının uç kısımlarında aralıklı filizleri bulunur.Yaz günlerinde çiçek açan yoğun kokusu olan lavantanın maviyi andıran renkli çiçekleri vardır. Bitkinin gövde, yaprak, sap ve çiçeklerine kendine has mis kokusunu veren bunların üzerinde bulunan minik yıldıza benzeyen tüyleridir. Lavantanın sonbaharda büyüyen küçük meyvelerinin her birinde, dört adet nohut kadar tohumu bulunur. Anavatanı Akdeniz bölgesi olan lavantanın 20 ye yakın çeşidi bulunur. bu çeşitlerden kimileri Türkiyede de yetişmektedir. İçerisinde zayıf asitler bulunan uçucu yağ ile glikoz birleşikleri, alkaloitler ve tanen gibi maddeleri vardır. Bu uçucu yağı gaz haline getirilmesiyle lavanta esansı elde edilir.
Ham madde olarak kullanılan çiçekleri, yaz aylarında henüz tomurcuk halinde iken toplanmalıdır. Saplarıyla birlikte toplanan çiçekler, buketler şeklinde bağlanıp güneş görmeyen bir yere asılarak kurutulur. İyice kuruduktan sonra çiçekler saptan silkelenir. Lavanta esansı parfümeri sanayisinde değerli bir hammadde olarak kullanılır. Bunun yanında minik keseler içinde aralarına yerleştirildiği çamaşırlara çok hoş,ferah koku yayar. Uyku problemi yaşayanlar odalarında lavanta kokusu kullanabilir.
Lavantanın yararları
- Strese iyi gelir.
- Yemek yeme isteğini arttırır.hazmı kolaylaştırır.
- Mide ve bağırsaklardaki gazı atar.
- Depresyon sorunu yaşayanlara iyi gelir.
- Uykusuzluğa iyi gelir.
- Kusma refleksini bastırır.
- İdrar yapımını arttırır. Böbreklere iyi gelir.
Lavanta çayının hazırlanışı: Kurutulmuş sürgün ve çiçeklerden 1 şeker kaşığı alınır üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu çaydan, günde üç kere içilir.
Lavanta banyosunun hazırlanışı: 60-70 gram lavanta çiçeği, 2-3 litre suya katılır, kaynatılır, 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 15-20 dakikadır. Bu banyolar özellikle, kan basıncı düşük olan kişileri rahatlatır, neşelilik ve hareketlilik verir. Sinirli insanlarda yatıştırıcıdır.
İlgili aramalar: lavantanın yararları, lavantanın faydaları nelerdir, lavanta çayı nasıl yapılır
Lavantanın bilinen başka isimleri de Lavandula, Lavandar, Lavandedir. Ballıbabagiller ailesindendir. Lavanta en fazla 1 metre kadar uzayabilir. Gövdesinde köşeleri olan ikiye ayrılmış şekilli yeşil renkli ve güzel kokuludur. Fakat bitkinin ikinci senede gövdesi oduna benzemeye başlar. Gri rengi andıran yeşil tonda, narin uzun ve güzel kokulu yaprakları vardır. saplarının uç kısımlarında aralıklı filizleri bulunur.Yaz günlerinde çiçek açan yoğun kokusu olan lavantanın maviyi andıran renkli çiçekleri vardır. Bitkinin gövde, yaprak, sap ve çiçeklerine kendine has mis kokusunu veren bunların üzerinde bulunan minik yıldıza benzeyen tüyleridir. Lavantanın sonbaharda büyüyen küçük meyvelerinin her birinde, dört adet nohut kadar tohumu bulunur. Anavatanı Akdeniz bölgesi olan lavantanın 20 ye yakın çeşidi bulunur. bu çeşitlerden kimileri Türkiyede de yetişmektedir. İçerisinde zayıf asitler bulunan uçucu yağ ile glikoz birleşikleri, alkaloitler ve tanen gibi maddeleri vardır. Bu uçucu yağı gaz haline getirilmesiyle lavanta esansı elde edilir.
Ham madde olarak kullanılan çiçekleri, yaz aylarında henüz tomurcuk halinde iken toplanmalıdır. Saplarıyla birlikte toplanan çiçekler, buketler şeklinde bağlanıp güneş görmeyen bir yere asılarak kurutulur. İyice kuruduktan sonra çiçekler saptan silkelenir. Lavanta esansı parfümeri sanayisinde değerli bir hammadde olarak kullanılır. Bunun yanında minik keseler içinde aralarına yerleştirildiği çamaşırlara çok hoş,ferah koku yayar. Uyku problemi yaşayanlar odalarında lavanta kokusu kullanabilir.
Lavantanın yararları
- Strese iyi gelir.
- Yemek yeme isteğini arttırır.hazmı kolaylaştırır.
- Mide ve bağırsaklardaki gazı atar.
- Depresyon sorunu yaşayanlara iyi gelir.
- Uykusuzluğa iyi gelir.
- Kusma refleksini bastırır.
- İdrar yapımını arttırır. Böbreklere iyi gelir.
Lavanta çayının hazırlanışı: Kurutulmuş sürgün ve çiçeklerden 1 şeker kaşığı alınır üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu çaydan, günde üç kere içilir.
Lavanta banyosunun hazırlanışı: 60-70 gram lavanta çiçeği, 2-3 litre suya katılır, kaynatılır, 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 15-20 dakikadır. Bu banyolar özellikle, kan basıncı düşük olan kişileri rahatlatır, neşelilik ve hareketlilik verir. Sinirli insanlarda yatıştırıcıdır.
İlgili aramalar: lavantanın yararları, lavantanın faydaları nelerdir, lavanta çayı nasıl yapılır
18 Mayıs 2016 Çarşamba
Kudret Narının Yararları Nelerdir?
Kudret narı nedir? Kudret narının yararları nelerdir?
Kudret narının bilinen başka isimleri de Papara, Acayip elma, Momordica charantina, Balsam apple, Momordicadır. Kabakgiller ailesindendir. Zayıf gövdeli, bir senelik bir bitkidir. Yaprakları saplı ve geniştir. Meyvesi büyüdükçe ayrışmaya başlar. Meyveleri 8 ila 15 cm uzunluğunda, üstü çıkıntılı ve ucu sivridir. Meyvesi ilk çıktığında yeşil olur sonrasında sarı tamamen olduğunda koyu sarı rengi alır. içerisinde 20-30 tane koyu kırmızı tonda fasulyeyi andıran tohumları vardır. Ev ilaçlarında, zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır. Anatanı doğu Hindistan olarak bilinen kudret narı Afrika ve Asyanın dönenceli yerleri ile Türkiye ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde de yetiştirilmektedir. Ülkemizin özellikle Yalova ve Bursa etrafında yetiştirilmektedir. Eylül aylarında toplanan meyveleri taze olarak yenilebileceği gibi tohumlarından kudret narının yağı veya macunu yapılabilir.
Kudretnarının yararları:
- Kalın bağırsak iltihabı, ülser, 12 parmak, gastrit vb mide bağırsak sistemine bağlı tüm hastalıkları iyileştirir.
- Karaciğeri yardımcıdır.
- Egzama ve sedef hastalığına iyi gelir.
- Yara ve iltihaplara iyi gelir.
- Bağırsakları çalıştırır.
- Hücre yeniler.
- Rahim yaralarına iyi gelir.
- Yanık ve yaralara lapası iyi gelir.
- Ayrıca içerisinde bol miktarda E vitamini ve kaliteli protein vardır.
Kudret narı nasıl yenir?
Taze meyvesi ezildikten sonra balla karıştırılıp sabahları aç karnına bir yemek kaşığı yenilir. Tazesinin olmadığı zaman : Çekirdekleri temizlenen kudret narı, küçük küçük doğrandıktan sonra bir kiloluk bala karıştırılıyor. Ağzı kapalı şekilde bir ay kadar bekletilen karışım, azcık sulanabilir. Şeker hastalarının bu karışımı yemeleri zararlıdır. Bu sebeple zeytinyağı ile kullanımın daha doğrudur. Yemeklerden önce yenilebilir.
Haricen Kullanımlar İçin:
Yanıklar, kesikler ve yaralar için zeytinyağında bekletilmiş kudret narı, açık yaralar için en hızlı iyileştirici olarak kullanılır.
İlgili aramalar: kudretnarının faydaları
Kudret narının bilinen başka isimleri de Papara, Acayip elma, Momordica charantina, Balsam apple, Momordicadır. Kabakgiller ailesindendir. Zayıf gövdeli, bir senelik bir bitkidir. Yaprakları saplı ve geniştir. Meyvesi büyüdükçe ayrışmaya başlar. Meyveleri 8 ila 15 cm uzunluğunda, üstü çıkıntılı ve ucu sivridir. Meyvesi ilk çıktığında yeşil olur sonrasında sarı tamamen olduğunda koyu sarı rengi alır. içerisinde 20-30 tane koyu kırmızı tonda fasulyeyi andıran tohumları vardır. Ev ilaçlarında, zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır. Anatanı doğu Hindistan olarak bilinen kudret narı Afrika ve Asyanın dönenceli yerleri ile Türkiye ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde de yetiştirilmektedir. Ülkemizin özellikle Yalova ve Bursa etrafında yetiştirilmektedir. Eylül aylarında toplanan meyveleri taze olarak yenilebileceği gibi tohumlarından kudret narının yağı veya macunu yapılabilir.
Kudretnarının yararları:
- Kalın bağırsak iltihabı, ülser, 12 parmak, gastrit vb mide bağırsak sistemine bağlı tüm hastalıkları iyileştirir.
- Karaciğeri yardımcıdır.
- Egzama ve sedef hastalığına iyi gelir.
- Yara ve iltihaplara iyi gelir.
- Bağırsakları çalıştırır.
- Hücre yeniler.
- Rahim yaralarına iyi gelir.
- Yanık ve yaralara lapası iyi gelir.
- Ayrıca içerisinde bol miktarda E vitamini ve kaliteli protein vardır.
Kudret narı nasıl yenir?
Taze meyvesi ezildikten sonra balla karıştırılıp sabahları aç karnına bir yemek kaşığı yenilir. Tazesinin olmadığı zaman : Çekirdekleri temizlenen kudret narı, küçük küçük doğrandıktan sonra bir kiloluk bala karıştırılıyor. Ağzı kapalı şekilde bir ay kadar bekletilen karışım, azcık sulanabilir. Şeker hastalarının bu karışımı yemeleri zararlıdır. Bu sebeple zeytinyağı ile kullanımın daha doğrudur. Yemeklerden önce yenilebilir.
Haricen Kullanımlar İçin:
Yanıklar, kesikler ve yaralar için zeytinyağında bekletilmiş kudret narı, açık yaralar için en hızlı iyileştirici olarak kullanılır.
İlgili aramalar: kudretnarının faydaları
17 Mayıs 2016 Salı
Su içmek ağız kokusunu önlüyor mu?

Ağız kokusu hem bizi hem de çevremizdeki insanları rahatsız eder. Bu durumla mücadele edenler, konuşmaktan kaçınır ya da konuşurken ağzını kapatma gereği duyar. Kişinin kendilerine olan güvenini yitirmesine neden olan ağız kokusu, psikolojik sorunlara yol açabilecek bir rahatsızlıktır.
Bu basit önerilerle ağız kokusu ...
Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız kaynaklı yani tükürüksel ağız kokusunu önlemeye yardımcı olan suyun, diş sağlığını korumada önemli görevler üstlendiğine dikkat çekiyor.
Ağız kokusu neden kaynaklanır?
Tükürük bezleri; tükürük salgılamak ve bu salgıyı ağız içine iletmekle görevlidir. Gün içinde gıda alımının azalması (açlık), susuz kalma gibi nedenlerle de ağızdaki tükürük miktarı azalabiliyor. Aynı şekilde gece tükürük salgısı uykuda tamamen sıfırlanır. Ağızdaki tükürük üretiminin azaldığı, ağız kendini temizlemek için ihtiyaç duyduğu sıvıyı bulamaz. Bu nedenle özellikle sabahları uyandığımızda ağzımız kokabilir.
Hangi hastalıklar tükürük üretimini azaltır?
Kişisel kaynaklı nedenler dışında antihistaminikler, tansiyon ilaçları, psikiyatrik ilaçlar, şeker hastalığı, kansızlık ve ateşli hastalıklar da tükürük üretimini azaltan nedenler olarak dikkat çekiyor. Bunun dışında ağız içinde oluşmuş bir enfeksiyon, ilerlemiş bir diş eti hastalığı ağızda kokuya neden olabilir.
Suyun ağız kokusu üzerindeki güçlü etkisi
Çeşitli nedenlerle azalan tükürük miktarını, olması gereken düzeye getirmede su içmenin önemli bir etkendir. Günde 2 litre su tüketilmesinin diş sağlığını korumaya ve tükürük kaynaklı ağız kokusunu engellemeye yardımcı olacaktır. Yoğun olarak çay, kahve, alkol içmenin ve şekerli gıdalar tüketmenin ağızdaki bakterilerin artmasına neden olacağını ve bunun sonucu olarak da ağız kokusu oluşacağını söyleyen Çağdaş Kışlaoğlu, bu yiyecek ve içeceklerin az miktarda tüketilmesi gerektiğini ve sigaradan uzak durmanın da bu konuda büyük önem taşıdığını sözlerine ekliyor.
Ağız kokusunu gidermek için yapılması gerekenler
Diş fırçalama işleminin yanı sıra, dili fırçalamak ve diş ipiyle diş aralarında yiyecek artıkları birikmesine engel olmak da ağız kokusunu engellemek konusunda büyük önem taşıyor. Eczanelerde satılan nane aromalı ağız gargaraları, yemeklerle birlikte nane ve maydanoz tüketmek, elma yemek, şekersiz sakız çiğnemek de ağız kokusunu engellemeye yardımcı oluyor.
Diş hastalıklarının ve diş bakımının ihmal etmek ağız kokusu oluşumunu neden olur. Diş çürükleri, bazı diş eti hastalıkları, ağız içinde var olan eski köprü ve protezler de ağız kokusuna neden olabilir. Bu tip rahatsızlıkların uzman doktor tarafından tedavi edilmesi gerekmektedir.
Dil çok girintili ve pütürlü yapısı sebebiyle bakterilerin rahatça yerleşip zor temizlenebileceği bir dokudur. Dişlerinizle birlikte dilin yüzeyinin ve özellikle arka kısmının fırçalanması kokuyu önlemek açısından önemlidir.
Büyük göğüs kadınları boyun fıtığı yapıyor!
Kadınlar da çevredeki rahatsız edici bakışlardan kurtulmak için öncelikle iri göğüslerini saklamak isteyerek eğiliyor, omuzlar içe dönüyor. Sırtta kamburluk oluşabiliyor.
International Hospital Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Mithat Ulay, "İri göğüse sahip kadınlar özellikle de yazın gelmesini, denize gitmeyi istemezler. Çünkü bütün bakışlar üzerlerinde toplanır, bu da rahatsızlık verir. Kışı daha çok severler çünkü kışın kıyafetler ile olumsuz bulduklarını görüntüyü kolaylıkla saklayabilirler. Büyük göğüs, kadınlarda bel ve boyun fıtığına, yaygın sırt ağrılarına da yol açar" diyor.
Büyük göğüse sahip kadınların yaşadıkları sorunlar, uygulanan estetik cerrahi yöntemleri hakkında bilgiler veren Dr. Mithat Ulay, bu konuda merak edilen soruları yanıtlıyor:
- İri meme nedeniyle kadınlar en çok hangi sorunları yaşıyor?
• Uygun kıyafet bulamama.
• Olduğundan yaşlı gösterme.
• Özgüven azlığı.
• Kilolu gözükme.
• Günlük harekette zorlanma, hızlı hareket edememe.
• Rahat spor yapamama.
• Özellikle de yazın göğüs altlarında terleme nedeniyle koku ve pişik oluşması.
- Hekimlerin büyük meme ölçüsü nedir?
Kitaplara bakarsanız göğüsler 2. ve 6. kaburga arasında yer alır, meme başı ise sternum dediğimiz, kaburgaları göğsümüzün ortasında birleştiren kemiğin üst ucundan itibaren 19-21 cm arasında yer alır. Bu kitabi bilgidir ancak iri göğüs kişinin boyuna, göğüs kafesi genişliğine ve memenin kendi hacmine göre değişir, hepsini göz önünde değerlendirmemiz gerekmektedir.
- Ne zaman ameliyat olmak gerekiyor?
Genç bir kadın 18 yaşını doldurduktan sonra ameliyat olabilir. Ancak bazen istisnai olarak çok büyük göğüsler olabilir ve bu da kişinin psikolojisini bozabilir, o durumlarda kemik yaşına bakarak büyüme tamamlanmış ise 16-17 yaşlarda ameliyat uygundur. Hamilelik sonrası kilo almaktan dolayı göğüsler daha da iri olabilir, ancak eğer anne emziriyor ise emzirme bittikten en az 6 ay sonra küçültme ameliyatı yapılabilir. Ancak 1-2 yıl içerisinde çocuk sahibi olmayı planlayan kadınların doğum ve emzirme sonrasını beklemelerini öneriyorum.
- Meme estetiği olanlar emzirebilir mi, meme hassasiyeti kaybolur mu?
Meme başı mesafesinin 35 -37 cm'nin üzerinde olduğu kadınlara uygulanacak teknikten dolayı his kaybı ve emzirme sorunu olur, zaten bunlar, çok büyük göğüslerdir ve bu hastalar genellikle bize "Bunları kesip alın beni bu hamallıktan kurtarın" diye gelirler. Her bir göğüsten 5 kilo meme dokusu çıkardığım hastalar vardır, düşünün bir anda 10 kilo yok oluyor. Bu mesafenin 35 cm'nin altında olduğu kadınlarda uygulanacak tekniklerden dolayı his kaybı ve emzirememe görülme olasılığı azdır, ancak yine de görülebilir. Kişiye ameliyat öncesi mutlaka genel bir değerlendirme yapılır, çok yağlı, kilolu, şeker hastalığı olanlarda yara iyileşme problemleri görülebilir.
- Büyük göğüsler hangi tekniklerle ameliyat ediliyor? Günümüzde en çok tercih edilen teknikler hangileridir? Bu tekniklerde iz oranı nedir?
Küçültme teknikleri meme başının uzaklığına ve memenin hacimsel kitlesine bağlıdır, en çok kullanılan teknikler "Vertikal Mamoplasty" ve "Supero Medial" küçültme teknikleridir.
Vertikal Teknik: Meme başı çevresinden dik olarak aşağıya uzanan bir çizgi olabilir. Bazen de göğüs büyüklüğüne bağlı olarak göğüs altına kadar uzanan J veya L şeklinde izler ortaya çıkabilir.
Supero Medial Teknik: Bunda memede ters T şeklinde iz kalır. Dikişlerin hepsi cilt altı dikişlerdir. Bu nedenle dikiş almaya gerek yoktur. Ameliyat öncesi mutlaka kan, akciğer ve kalp kontrolleri yapılır. Çok sigara içenlere yapılmaz, 2-3 hafta öncesinden sigarayı içmemeleri önerilir. Aspirin kullanılmaz, ameliyat süresi yaklaşık 3-4 saat arası değişir, ameliyattan sonra koltuk altlarından çıkan drenler olur. Bu içerde toplanabilecek kanı yok etmek amacıyladır. Yaklaşık 2-3 gün sonra bu drenler çekilir. Meme üzerlerinde ise elastik bantlar olur bir hafta sonra bantlar çıkarılıp sporcu sutyeni kullanılması istenir. Bir akşam hastanede kalınır, 3 hafta süreyle ağırlık kaldırılmaması, 2 hafta süreyle araba kullanılmaması önerilir.
- Büyük göğüslerde kitlelerin tespiti açısından zorluk oluyor mu?
Büyük göğüslere sahip kadınlarda küçük kitleleri tespit doğal olarak çok daha zordur ve daha sık yapmalarını ve ultrason ile muayene ettirmelerini öneriyorum. Meme kanseri bilindiği gibi erken teşhisle hiçbir zaman öldürücü değildir, küçültme ameliyatı olacak olan kadınların sık sordukları soruların başında "Meme ameliyatı olursam kanser olur muyum?" sorusu gelmektedir. Tam tersi, iri göğsü muayene etmek daha zordur. Henüz başlangıç aşamasındaki ufak başlangıç kitleleri bulmak daha zor, meme dokusu kitlesi arttıkça kanser riski artabilir. Ailesinde kanser riski olanlar küçültme ameliyatını bu nedenlerden dolayı daha çok düşünmek zorundalar.
Saç dökülmesine yol açan 8 yanlış

Acıbadem Taksim Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Polat, "Proteinler vücudumuzun olduğu gibi saçlarımızın da yapı taşlarını oluşturuyor. Hızlı kilo verme ve güzellik uğruna proteinden eksik beslenmek, saçların da beslenememesine neden oluyor ve dökülmelere yol açıyor. Proteinler yerine konulmadığı taktirde saç dökülmeleri hızlanıyor" diyor.
Sağlıklı saçların yolunun sağlıklı ve dengeli beslenmeden geçtiğini vurgulayan Dr. Emel Polat, saç dökülmesine yol açan 8 yanlışı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
• Saçları sıkı toplamak
Gerek yüz güzelliğinin ortaya çıkarılması gerekse günlük yaşantıda kullanımının kolaylığından dolayı atkuyruğu ve topuz sıkça yapılabiliyor. Oysa saçları sıkı sıkı geriye doğru toplamak saç dökülmesine yol açtığı gibi, saç çizgisinin kalıcı olarak geri çekilmesine neden olabiliyor. O nedenle saçlar toplanmak istenirse de çok sıkı olmadan, saç köklerini strese sokmayacak şekilde pay bırakarak yapılmalı.
• Bilinçsiz diyet yapmak
Zayıflama uğruna yeterli ve dengeli beslenmemek, saçların da beslenememesine neden oluyor ve dökülmelere yol açıyor. Proteinler vücudumuzun olduğu gibi saçlarımızın da yapı taşlarını oluşturuyor ve beslenmemizde mutlaka yeterli protein alımına dikkat etmemiz gerekiyor. Özellikle şok diyetlerle kısa sürede kilo verme isteği saçları da şoke ediyor ve sıvı ağırlıklı sağlıksız beslenme saç dökülmelerine yol açıyor.
• Saçları her gün yıkamak
Saçları sık yıkamak saç tellerini olumsuz etkileyerek saçların kırılıp dökülmesine neden oluyor. Özellikle yağlı saça sahip kişiler saçlarını her gün yıkamak durumunda kalabiliyor. Oysa her gün yıkandığında saç derisi tahrişe karşı kendini korumak için daha fazla yağlandırarak tepki veriyor. Yağlı saça sahip olanların saçlarını gün aşırı yıkamaları, kuru saça sahip olanların ise haftada iki kere yıkamaları yeterli.
• Saç bakım ürünlerini yanlış kullanmak
Saçları nemlendirmeyi ihmal etmemek gerekiyor. Hele de bahar ve yaz aylarında yüzünü gösteren güneşe havuz ve deniz suyu da eklenince saçların yıpranması, kırılıp dökülmesi hızlanıyor. Bu nedenle saçları vücudunuz gibi nemlendirmek son derece önemli. Ancak saç ürünlerini hem saç derisini hem de saçı nemlendirecek şekilde seçmek gerekiyor. Yaz ayları için koruma faktörü olan ürünlerin tercih edilmesi saçın göreceği zararı en aza indiriyor. Saç kremleri ise deriye değil saçların uçlarına sürülmeli.
• Sağlıklı ve dengeli beslenmemek
Çoğu kez günlük hayatın koşuşturmacasında ana öğünleri bile düzenli şekilde yapmak mümkün olmayabiliyor. Pratik ve ayak üstü atıştırmalıklara yönelmek, sebzesinden meyvesine, yoğurdundan et ve balık tüketimine beslenmemizde yer alan öğelere önem vermemek vücudun bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Vücutta vitamin, mineral ve demir eksikliği sadece vücudumuzu değil saçlarımızı da güçsüz düşürüyor ve dökülmesine yol açıyor.
• Fön çektirmek, sık kimyasal işlem yaptırmak
Özellikle iş hayatında yer alan kadınlar kendilerini gün aşırı hatta her gün fön çektirmek zorunda hissedebiliyor. Ancak güzel ve bakımlı görünme isteği ve çabasıyla saçları her gün fön ve maşa derken yüksek ısıya maruz bırakmak, sık kimyasal işlem yaptırmak saçların dökülmesine neden oluyor.
• Saç telini koparmak
Bazı kişilerde saç tellerini koparma alışkanlığı bulunuyor. Oysa saç tellerini çekip koparmak saçlarda dökülmelere yol açan nedenlerden biri.
• Gelişigüzel ilaç kullanmak
Gelişigüzel ve sık ilaç kullanmak sağlığa olduğu kadar saçlara da zarar veriyor. Dr. Emel Polat, antidepresanların da saç dökülmesine yol açabildiğini söylüyor.
Bu Bahar Artık Kilolara ''Elveda'' Deyin!

Diyetisyen Kübra Bal bahar aylarında kilo vermeye başlamak isteyenlerle özel püf noktalar paylaşırken, beslenme biçiminizde olumlu etkiler yaratabilmek için neler yapılması gerektiğini açıklıyor.
Ayrıca ödem atıcı detoks diyeti & tarifi ve bu senenin favori 5 besini ile fazla kilolardan kurtulmak hayal değil.
Diyetisyen Kübra Bal, uygun miktarda kalori almanın, rafine edilmiş besinlerden uzak durmanın, düşük glisemik indeksli beslenmenin bu bahar fazla kilolardan kurtulmanın anahtarı olduğunu belirtiyor.
Değişime Hazır Olun!
Uyku saatlerinizi düzenleyin
Geç yatmayıp, sabahları güne erken başlayın. Geç saatlerde bir şey tüketmeseniz bile, uyanık olmak kortizol ve ghrelin hormonu salınımını azalttığı için kilo vermeyi zorlaştırıyor. Yapılan araştırmalar 00.00-04.00 arasında uykuda olmanın, zayıflamaya yardımcı olduğu yönünde.
Kahvaltınızda protein bulunsun
Kan şekeriniz güne nasıl başlarsa, o şekilde gider. Protein içeren bir kahvaltı hem kan şekerinizi korur, hem tokluk sağlar, hem de metabolizmanızı hızlandırarak zayıflamanıza yardımcı olur.
Kahvaltınızda şu alternatifleri kullanın
1 bardak süt+4 kaşık müslü+2 ceviz içi
1 bardak kefir+3 kuru hurma+15 iç badem
1 haşlanmış yumurta+2 dilim peynir+1 dilim tam buğday ekmeği
İkindi tehlikesi
Günün en çok atıştırılan vaktine hazırlıklı olun. Çantanızda, arabanızda, ofisinizde 15 iç badem+2 hurma+3 ceviz içi + sütlü kahve krizi atlatın.
Akşam hafifliği
Haftada 2 gün akşam yemeğinizde sadece 1 kase çorba + 1 kase yoğurtla yiyin. Diğer 2 gün ise ızgara balık + salata tüketin.
Dişlerinizi fırçalayın.
Akşam yemeğinizi yedikten sonra, dişlerinizi fırçalayın ve büyük bir bardak su için. Sürekli atıştırma hissiyatınızın kaybolduğunun göreceksiniz.
Hedef daha uzağa
Daha uzak markete gidin, arabanızı daha uzağa park edin, daha uzak bir durakta inin, daha uzak yerde buluşun. Bu şekilde günlük hareketinizi 30 dakika artırın.
Suyu şişeyle için
Su içmeyi unutuyor musunuz? Bardakla değil şişeyle için. Her gün 1,5 litrelik bir cam şişeyi gözünüzün önüne koyarak takip edin ve bitirmeden yatağa girmeyin.
Top 5 Besin
Kırmızı Kinoa: Bol protein, lif ve mineral içeren kinoa, metabolizmanın iyi çalışması, yediklerimizin enerjiye dönüşebilmesi açısından önemli olan B grubu vitaminlerinden B1,B2, folik asit ve B6 bakımından da zengin. Düşük glisemik indeks değeri ile kan şekeri seviyesini kontrol altında tutar. Böylece diyet yapan kişiler için tüketimi oldukça ideal.
Karabuğday: İçerisinde yüzde 11 oranında protein bulunan karabuğday serin iklimlerde yetişen ve gluten içermeyen bir bitki. Bu özelliği ile glutene alerjisi olanlar ve çölyak hastaları için de uygun. Karabuğday, tok tutucu özelliği ve protein içeriği ile diyetlerde olmazsa olmaz besinlerden birisi. Karabuğdayları ve brokolileri haşlayarak, zeytinyağı, sirke, limon ekleyerek leziz ve tok tutucu bir salata hazırlayabilirsiniz.
Goji Berry: Kurt üzümü olarak da bilenen bu meyvenin içinde güçlü antioksidanlar bulunuyor. Yağ yakımını hızlandıran gojiberry, gıdalardan alınan yağın vücutta depolanmasını da engelleyici özellikte. Ara öğünde 1 kase yoğurdun içerisine 12-15 adet ekleyerek, göbek yağlarınızdan kurtulabilirsiniz.
Brezilya Cevizi: Diyetlerde ara öğünün önemi yadsınamaz bir gerçek. Brezilya cevizi ara öğünlerin yeni yıldızı olmaya aday bir besin. Kuvvetli bir antioksidan, selenyum açısından zengin. Yüksek yağ ve protein içeren brezilya cevizini ara öğünde bitki çayınızla beraber 7-8 adet tüketebilirsiniz.
Makademya fındığı: Diğer bir popüler ara öğün seçeneği Makademya fındığı. Kalori değeri oldukça yüksek olduğundan (100 gramı 718 kkal) ara öğünde 10 adeti geçmemekte yarar var. İçerdiği yüksek yağ oranından dolayı tok tutucu özellikteki besinlerden birtanesi.
Ödem Atıcı Detoks Diyeti
Sabah: 2 kutu probiyotik yoğurt, 2 kaşık yulaf, 1 halka ananas
Öğle: 6 kaşık zeytinyağlı sebze yemeği, 1 dilim tam buğday ekmeği
İkindi: 1 kivi + 2 ceviz + 10 iç badem
Ara Öğün: 1 kase sebze çorbası, 1 kase yoğurt, 1 dilim tam buğday ekmeği
Gece: Papatya / melisa çayı + ½ muz
1 demet maydanoz, 1 demet dereotu, 1 demet nane,1 yemek kaşığı kekik 2 Litre suda 20 dk kaynatılıp soğutulur. Gün boyu içilir.
Bu diyet, 25-45 yaş arası, sağlıklı bayanlar için haftada 1 gün yapılabilir. Hamileler, emziren anneler, sağlık problem olan kişiler tarafından yapılmamalıdır.
15 Mayıs 2016 Pazar
Yorgun Uyananlar Dikkat!

Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Tural Ahmad fibromiyalji ile ilgili merak edilenleri yanıtladı.
"Fibromiyalji 30-60 yaşlar arasında kadınlarda erkeklerden fazla görülür"
Her yaşta ve her iki cinste görülebilmekle birlikte en sık 30-60 yaşlar arasında kadınlarda erkeklerden daha fazla görülür. Bunun en belirgin sebebi kadınların erkeklere oranlara vücutlarının daha kolay deformasyona uğramasıdır.
Fibromiyaljinin belirtileri nelerdir?
3 aydan uzun süren yaygın vücut ağrısı vardır. Ağrı ana belirtidir. Kaslarda ve eklemlerde hissedilen ağrı günden güne, haftadan haftaya değişebilir. Ağrının yeri vücudun farklı yerlerinde dolaşma eğilimi gösterse de en sık boyun, bel, kollar, göğüs, kalça ve bacaklarda hissedilir.
• Ağrı özellikle kötü uyku, soğuk ve nemli havalar ve psikolojik stresle, mekanik yüklenmelerle artabilir
• Boyun, omuz, diz, dirsek veya kalçalarda, uylukta duyarlılık olabilir
• Dinlendirmeyen uyku çok sık görülür
• Sabahları ve günün ilerleyen saatlerinde yorgunluk,
• Gerilim veya migren tipi baş ağrısı, başta sersemlik hissi olabilir
• Konsantrasyon güçlüğü,
• Eller, kollar, ayaklar, bacaklar veya yüzde hissizlik veya karıncalanma hissedilebilir.
• Karın ağrısı, şişlik, kabızlık, ishal gibi mide-bağırsak sistemiyle ilgili şikayetler olabilir.
• Adet öncesi gerginlik, ağrılı adet dönemleri
• İdrara sık çıkma
•
Bu şikayetlerin hepsi aynı anda görülmeyebilir, belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterir. Ancak kas ve eklem ağrıları, dinlendirmeyen uyku ve yorgunluk en sık görülen şikayetlerdir.
"Stres, kaygı, depresyon romatizmal hastalıkların en büyük tetikleyicisidir"
Fibromiyalji'nin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Stres, kaygı, depresyon, dinlendirmeyen uyku ve bazı romatizmal ve hormonal hastalıklarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Aşırı egzersiz veya ağır sporlar yapmak, hareketsizlik, soğuk ve nemli havalar, psikolojik stresler ağrıları arttırır.
"Tatilde romatizmal rahatsızlıklar azalır"
3 aydan daha uzun süren, vücutta yaygın ağrı ve 18 hassas noktadan en az 11' de üzerine bastırmakla aşırı hassasiyetin meydana gelişi Fibromiyalji tanısının olmazsa olmaz ilk şartıdır.
Fibromiyaljide sık rastlanılan bulgulardan en az 3' ü ve eşlik eden diğer bulgulardan herhangi birinin birlikte bulunması tanıyı destekleyecektir. Bu yakınmalar sabahları hareketsiz kalmada, soğukta, nemde, kasvetli kapalı havalarda ve aşırı aktivitelerde, mutsuzluk hallerinde artar, sıcak havalarda, masaj veya sıcak uygulamalarda hatta tatilde azalır.
Aslında bu tip belirtilerin başka hastalıklarda bulunanlarla yakın benzerlikler göstermesinden dolayı fibromiyalji tanısı oldukça zordur. Bu yüzden doktor hastanın tıbbi gelişmesini tam olarak sorgulamak zorundadır. Eğer bu şikayetler 3 aydan fazla sürüyorsa fibromiyaljiden şüphelenilmesi gerekir.
Fibromiyaljide, laboratuvar, röntgen gibi herhangi bir kesin tanı yöntemi yoktur. Bunlar, ancak ayırıcı tanıda değer taşıyabilir. Bu amaçla tam kan sayımı, idrar tahlili, tiroit hormon testleri veya romatizma testleri istenebilir. Özetle doktor tanısını sadece hastanın tahliline ve filmine dayanarak değil tersine hastayı dinleyerek ve detaylı muayene ettikten sonra koymalıdır.
Hastalarda hassas nokta tespiti ve bazı standart soruları içeren " FİBROMİYALJİ RİSK TESTİ" mutlaka yapılmalıdır. Sizde bu testi yaparak kendinizde Fibromiyalji olup olmadığı hakkında bilgi alabilirsiniz.
"Hastanın yanı sıra yakınları da eğitilmelidir"
Hastalar tüm problemlerine rağmen hayattan elini eteğini çekmemeli ve katılımlı bir yaşam sürmelidir. Hastanın kısıtlanmış olan yaşamsal tüm fonksiyonlarının yeniden artırılması gerekir. Hastalara başta ağrı ve diğer sorunlarla baş edebilme stratejilerinin etaplar halinde öğretilmesi temel amaç olmalıdır. Fibromiyalji tedavisinde hekim hasta işbirliği son derece önemlidir. O halde tedavinin ilk basamağı hastanın ve yakınlarının eğitimidir. İkinci olarak; Egzersiz tedavisi; kondisyonu artırmakta, travmaları ve dışarıdan gelen zararlı uyaranları azaltmakta ve ağrı kısır döngüsünü kırabilmektedir. İlaç tedavisi, Fizik tedavi yöntemleri, lokal enjeksiyonlar, uygun diyet ve düzenli su içme tedavi yöntemleri arasındadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)